Önceki yazımızda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bir Arap gazetesine verdiği demeçte PKK’nin Türkiye ve Suriye’nin ortak düşmanı olduğu saptamasını aktarmış, Fidan’ın bu açıklamada Suriye’de PKK’ya karşı ortak mücadeleden bahsederken, “Suriye hükümeti” yerine “Suriye halkı” ile işbirliği yapmaktan, PKK’nin el koyduğu kaynakları “Suriye halkına vermek”ten söz ettiğine dikkat çekmiştik...

Ardından söz konusu ifadenin, Suriye hükümeti yetkililerinde “ Bu ‘Suriye halkı’ ifadesi ile acaba Suriye Milli Ordusu adı verilen muhalifler mi kastediliyor?” kuşkusuna yol açabileceğini söylemiş...

“Bu kuşkunun giderilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi açısından atılacak bir ilk adım olabilir” demiştik.

***

Söz konusu yazımızın yayınlandığı gün Türkiye-Suriye ilişkilerini olumlu yönde etkileyebilecek yeni gelişmeler oldu...

Bu gelişmelerden biri Rusya Devlet Başkanı Putin ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Kremlin’de buluşmasıydı. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov buluşma öncesinde yaptığı açıklamada, “Rusya, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin onarıldığını görmek istiyor” ifadesini kullanmıştı. Peskov, buluşmadan sonra yaptığı açıklamada "Suriye çevresinde bölgedeki durumla ilgili tüm konular hakkında geniş görüş alışverişinde bulunulduğunu" söyledi...

Esad ise daha ihtiyatlı bir tavırla, "Dünya genelinde ve Avrasya bölgesinde yaşanan tüm olaylar dikkate alındığında, bugünkü görüşmemiz, bu olayların gelişimine ilişkin tüm ayrıntıların tartışılması, olası beklenti ve senaryoların ele alınması açısından çok önemli görünüyor" demekle yetindi.

***

Bu görüşme ile yaklaşık aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplandı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada "Suriye topraklarının bölücü terörden arındırılmasının, öncelikle Suriye’nin menfaatlerini ve bekasını teminat altına alacağının altı çizilmiştir" ifadesi kullanıldı...

Moskova’da Putin ile Esad’ın Türkiye-Suriye ilişkilerinin onarılması meselesini konuşmak üzere bir araya gelmeleri ile MGK bildirisinde “Suriye halkı” gibi muğlak bir ifade yerine doğrudan “Suriye’nin menfaatleri ve bekasından” bahsedilmesi bir arada değerlendirildiğinde Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir dönemin başlama ihtimalinin giderek güçlendiği söylenebilir...

Hiç kuşkusuz, bu gelişmelerden bazı güçler rahatsızlık duyacaktır. Bunların başında ABD, PKK/PYD ve İdlib’de toplanan Esad muhalifi dinci fanatikler gelmektedir. Türkiye’nin desteğiyle Suriye Milli Ordusu adı altında örgütlenen Esad muhaliflerinin de bu gelişmelerden rahatsız olduğu gözlenmektedir. Son dönemde Kayseri’de yaşanan olaylardan sonra bölgede bu çatı altında yer alan bazı güçlerin Türk silahlı kuvvetlerinin üslerine yönelik saldırgan davranışları aslında bu gelişmelerden duyulan rahatsızlıktan kaynaklanmıştır.

***

Bu olayların ardından Şam’a yakınlığı ile bilinen El Vatan gazetesinde yer alan bir haberde, “Ankara, Şam'la ilişkilerin yeniden kurulmasına karşı çıkan muhaliflerin ilmeğini sıkıyor.” başlığının kullanılması da bunu göstermektedir...

El Vatan’ın haberine göre Halep kırsalı ile Rasulayn'daki muhalifler, Türk istihbaratının herhangi bir “ayaklanmaya” asla müsamaha gösterilmeyeceği konusunda tüm grupları uyardığını doğrulamışlar...

Aydınlık gazetesinde yer alan bir haberde de Türk istihbaratının geçtiğimiz günlerde Ankara'da “Milli Ordu” liderleri ve sözde “Geçici Hükümet” yetkilileriyle bir toplantı yaptığı, bu toplantıya katılan muhaliflerin, “Ankara'nın kendi ülkesini korumak için uygun gördüğü karar ve tercihlerine saygı duyulması gerektiği sonucuna vardığı” belirtilmişti. Habere göre söz konusu toplantıda muhaliflere “Ankara ile Şam ilişkilerinin yeniden tesis edilmesine karşı hiç kimsenin kendi gündemini dayatamayacağı, bu konuda onlara danışılmayacağı ve Türkiye’nin, çıkarlarına uygun gördüğü kararlarla ilerleyeceği” açık bir şekilde bildirilmiş.

***

İç siyaset cephesindeki gelişmeler de Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşülerek iki devlet arasındaki ilişkilerin düzeltilmesini teşvik edecek yönde seyrediyor...

Bilindiği gibi son anketlere göre “birinci parti” konumuna yerleşmiş bulunan ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, Esad ile görüşerek iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden kurulmasına katkıda bulunmak istediğini açıklamıştı...

Bu açıklamanın ardından CHP Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve MYK Üyesi Prof. Dr. İlhan Uzgel de basına yaptığı açıklamada CHP için Suriye’de tek meşru aktörün Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad olduğunu kaydetmiş ve muhtemel bir Erdoğan-Esad görüşmesi hakkındaki bir soruyu, “Erdoğan’ın Esad ile görüşmesine karşı değiliz. Bir normalleşmeyi savunuyoruz, tüm komşu ülkelerle görüşmeyi savunuyoruz” diye yanıtlamıştı.

***

Ne var ki, CHP içindeki bir kanadın bu eğilimin karşısında yer aldığı biliniyor. Bu eğilimin temsilcilerinden biri olan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Suriye konusunun tartışıldığı bir toplantıda, Esad yerine  YPG’nin yan kuruluşu SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile görüşülmesini önerdiği söyleniyor...

Bilindiği gibi Tanrıkulu, Suriye’de Türkiye ile Esad rejiminin yakınlaşmasından rahatsızlık duyan Dem Parti’ye yakın görüşler taşıyor...

ABD’nin Rusya, İran ve Irak’ın teşvikiyle başlaması beklenen Türkiye-Suriye ilişkilerinden rahatsız olduğu gerçeği göz önüne alındığında CHP içinde ABD ve Batı’nın görüşlerini “sadakatle” savunan bazı kesimlerin de bu gelişmelerden rahatsızlık duyanlar arasında yer aldığını söylemek mümkün.

***

Her şeye karşın, olayların seyri Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin “yumuşaması” yönünde gelişiyor...

Bu yumuşama, umarız yakın gelecekte iki ülke arasındaki sorunların çözümüne yol açar ve bölgede savaş yerine barış egemen olur.