Spor-siyaset ilişkisi yıllardır tartışılır…
Her seçim öncesi gündeme gelir ama hiçbir dönem, Türkiye Futbol Federasyonunun son genel kurulunda olduğu gibi bu kadar ayyuka çıkmamıştı…
Siyasetin çirkin yüzü, hiçbir zaman bu kadar kendini göstermemişti…
Yeşilçam’ın izleyicilerin dikkatini çekmek amacıyla bulduğu, tüm parçaların bir araya getirilip bir bütün olarak sunulmasını ifade eden” 32 kısım tekmili birden” hayali tanımlaması, bu tarihi kongrede gerçekten vücut buldu.
Buna en çarpıcı örnek Servet Yardımcı’ya yapılan çirkin iftira ve karalama kampanyası oldu. Düşünün TFF, üst kurulu UEFA’da kendisini yıllarca temsil eden evladını sırf rakip oldu diye bir çırpıda harcayan bir kuruma dönüştürüldü. Yöneticileri ve destekçileri tarafından böyle bir duruma düşürülen bir kurumda aynı yönetim devam etseydi nasıl güvenilir olurdu düşünmek bile istemiyorum.
Servet Yardımcı’nın son derece çarpıcı adaylıktan çekilme açıklaması, içinde bulunduğumuz çarpık yapıyı ortaya koyması açısından son derece anlamlıdır:
“TFF başkanlığına adaylığımı açıklamamın ardından, malum kirli yapı tarafından mevcut sistemin devam edebilmesi adına başlatılan kumpas, Rizeli Yardımcı ailesinin ve benimle birlikte yola çıkan insanların geçmişiyle ve ahlâkıyla asla bağdaşmayacak şekilde, yalanlarla, iftiralarla, kumpaslarla, şahsımı, ailemi, onurumu, haysiyetimi, itibarımı, hedef almaktadır.”
Her satırı bir ihbar niteliği taşıyan bu açıklamanın yargıda kayda değer bulmaması kadar, demokratik bir ortamda olduklarına inandırılan baskı altındaki bazı delegelerce kâale alınmaması da son derece ilginç ve düşündürücüydü.
Asıl ilginç olanı ise kim ne derse desin, bazıları kendilerinin de inanmadıkları halde sırf Ali Koç’u gölgeleme adına başka kahramanlar yaratma çabalarına rağmen kongrenin seyrini değiştiren en büyük etken Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un konuşmasıydı… Her satırı ibret vericiydi…Zerrece korkusu yoktu. Bu tavrın en büyük dayanağı da tamamen gerçeklere dayanmasıydı. Toplanan imzalardan, divan başkanlığı seçiminde kalkan ellerden, mevcut başkanı açık ara öndeymiş gibi gösteren bir tablonun, delege üzerinde oynanan oyunlardan dolayı hür iradelerinin gasp edilmesi sonucu oluştuğunu vurguladı. Özellikle olayın müdahilleri siyasi lobicilerin çalışmalarında bizzat kendisinin hedef alındığını belirtip “Ali Koç’un kayığına binmeyin” telkinlerinde bulunup delegelere baskı yapıldığını açıkça ifade etti. FETÖ örgütün kumpasına maruz kaldıklarını, yıllarca tek başına onlarla savaştıklarını ve bu örgütün hala Türk futbolunun içinde olduğunun da ısrarla altını çizdi…Türk futbolunun içine düşürüldüğü durum için son derece çarpıcı tespitlerde bulundu. Tüm saydıkları bu gerekçeler nedeniyle de seçimin kendileri açısından “yok” hükmünde olduğunu açıkça ifade etti.
Bana göre verilen imzaların, kalkan ellerin, karar değişikliğine delegelerin hiçbir baskı altında kalmadıkları oy kabininde kulaklarında çınlayan “Özgür irademize bu şekilde yön verilmesinden hiç mi rahatsız olmuyoruz?” şeklindeki Ali Koç’un sözleri olmuştur.
Bu seçim; başta Ali Koç olmak üzere son dakikada oy kabininde de olsa hür iradelerinin gasp edilmesine dur diyen delegelerinin çabalarıyla sporun siyasete alet edilmesinin önüne geçmesiyle Türk futbol tarihinde yerini alacaktır.
Umut ediyor ve yürekten diliyoruz ki Paris 2024 Olimpiyat Oyunlarından sonra zorunlu olarak seçime gidecek olan, özerk olduklarını sanan ancak bütçeleri nedeniyle göbekten bağlı oldukları siyasete boyun eğen diğer federasyonlar, bu ders niteliğindeki TFF seçimini örnek alırlar. Ellerini kollarını bağlayan ana statüler, yönetmelikler onlara engeller çıkartacaktır ama hiç olmazsa hür iradelerini gasp etmeye çalışanlara karşı sonu aydınlığa çıkacak olan bir mücadelenin ışığını yakmış olacaklar
Ha bir de hangi federasyonları kastettiğimizi merak ediyorsanız, başarısızlıklarına rağmen yıllarca bulundukları koltuğa siyasi güçlerini kullanarak yapışıp kalanları çok küçük bir çalışmayla rahatlıkla bulup çıkarabilirsiniz.