Son yıllarda pandemi, depremler, seller ve savaş gibi ‘‘kötü dünya sendromu’’na neden olan pek çok gelişme sebebiyle insanlar mutsuz. Günümüzde her an bir şiddete kurban gitme korkusu, korku filmlerinde yaşananların kişinin başına gelme ihtimali, nükleer veya biyolojik savaşın çıkabilmesi, bir virüsün bütün insanlığa bulaşması, Hollywood filmlerinde olan genetik sapma sonucu ortaya çıkan garip bir yaratığın insanlığı yok etmesi gibi ihtimallerin, insanları günden güne karamsarlığa sürüklediği bir çağdayız. Meydana gelen herhangi bir tehlike, insanlarda her gün olacak duygusu yaşatmaya başladı.

 "Savaşlar, buhranlar, salgınlar, depremler, tsunamiler hatta güneş patlamaları; deneyimlediğimiz şey her ne olursa olsun insanın hayatta kalabileceği tek olasılık, insanın zihnini eğitmesinden geçiyor. İnsan; doğuştan sahip olduğu zihin, akıl, zeka araçlarını nasıl etkin kullanacağına dair bilgiye sahip olduğu sürece her zaman bir çıkış yolu da bulunacaktır.

‘‘Kötü dünya sendromu’’na dünyadaki güven ortamının azalması ve dünyanın daha tehdit edici bir yer haline gelmesi neden olur. Bu durum, toplum ve birey psikolojisinde olumsuz sonuçlara yol açar. Kötü dünya sendromu empati yoksunluğunun en önemli sonuçlarından biridir” diyor Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan.

Okullarda çocuklar arasında, toplumda şiddet artmaktadır. Okullara silah götürme, anneyi babayı öldürme gibi cinayet olayları eskiye göre toplumda hızla yaygınlaştı. Kadına ve çocuğa yönelik şiddet eğiliminde ve çocuklarda cinsel istismarda ciddi artış görülmektedir. Bu nedenlerden kaynaklı insanların da güvenlik yatırımlarına eğilimleri fazlalaştı. Silah ve alarm satışları her geçen gün artmaktadır. Bütün bu olaylar güvenliğin zayıfladığını ve kötü dünya içinde bulunduğumuzu da ortaya çıkarmaktadır. Korku ve huzursuzluğun giderek attığı bu günlerde meydana gelen herhangi bir tehlike, insanlarda her gün olacak duygusu yaşatmaya başladı. Bu duygu politik olarak da sürekli beslenmektedir. 

“Bu ülkede yaşanmaz, bir fırsatını bulsam da gitsem” diyerek yurtdışında yaşama hayali kuran gençlere aldıran yok… Türkiye’de sosyolojiyi ele alırken toplum yapısına ve olaylara daha geniş bakmamız gerekir. Türkiye sosyolojisi ne tamamen batıya benzeyebilmiş ne de kendi özelliklerine has bir sosyoloji anlayışı geliştirebilmiştir. Avrupa modernliğini toplumumuz içselleştirememiş onu anlayamamıştır. Buradaki en büyük sorun öncelikle ekonomiktir. Ekonominin gelişmesi ve toplumdaki refah seviyesinin artması özellikle genç kuşakların refah seviyesinin yüksek olmasını sağlayacak, böylelikle bireyselleşme yolunu da açacaktır.

Kötü dünya sendromu toplumsal duygular hasar gördüğü zaman ortaya çıkar. İnsanlar dünyayı daha tehdit edici olarak algılamaya başlar. Dünyadaki güven ortamının az olması, daha tehdit edici hale gelmesi kötü dünya sendromu korkusunun oluşmasına neden olur. Dünya gül bahçesi değil elbet ama eskisinden daha kötü bir yer de değildir. Sadece nereye baktığımıza biraz daha dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum.