Kış mevsimini neredeyse yarıladık ama Başkent’in beyazla buluşması hala gerçekleşmedi.

Oysa Aralık sonu ya da Ocak ayının ilk günlerinde beklenen buluşma gerçekleşir, koca kent beyaza bürünürdü.

Kar yağışını tarım kesimindekiler kadar, hatta onlardan bile çok çocuklar beklerdi.

Kar demek büyük ihtimalle okulların tatil edilmesi demekti.

Akşam haberleri okunurken başta okul çağındaki çocuklar olmak üzere ana-babalar televizyonların başında toplanır, hava raporunu sunan spikerin dudaklarından dökülecek okulların tatil edilip edilmediğine ilişkin habere odaklanırdı.

Tatil haberi çocukların yüzünü güldürürken, ana-babaları kara kara düşünceye sevk ederdi.

Sorun, büyükler işe giderken, iş dönüşüne kadar çocukların kime bırakılacağı çaresizliğinden kaynaklanırdı.

O nedenle tatil haberi çocukların aksine çalışan ana-babaları pek sevindirmezdi.

Bazen çocuklar da bekledikleri haberi alamayınca hüsrana uğrardı…

Suratları bir karış, odalarına çekilirken ‘’tatil için daha ne kadar kar yağması gerekir’’ diye içten içe söylenirlerdi.

Özellikle de kar kalınlığının 1 metreyi aştığı belirtilen doğu illerinde birkaç gündür uygulanan okul tatilinin 3 gün gün daha uzatıldığına dair haberleri dinlediklerinde.

Kar nedeniyle tatil konusu kent yöneticileri arasında da zaman zaman iğneli şakalaşmalara yol açıyor.

Mega kent İstanbul’da kar kalınlığı bir-iki santimetreyi bulduğunda iş yerleri ve okulların tatil edilmesi üzerine, kar yığınlarına esir olmuş bir ilin valisinin, ‘’İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızı kentimize davet edelim. Bir de bizi görsünler’’ şeklindeki şaka yollu sözlerini anımsadım yine.

Neyse, gelelim yine hava durumuna…

Ankara için ‘’karlı günler’’den söz ediliyor…

Ama ortada beyaza dair bir işaret yok…

Daha doğrusu işaret var da, sonuç yok…

Televizyon başı nöbetleri sürüyor hala…