Her mevsimin güzellikleri vardır. Ama sonbaharınki başka... Sonbahar sararan yaprakların ve yağan yağmurların güzelliğidir. Çünkü sonbahar hazan mevsimidir. Albert Camus’nun dediği gibi: “Sonbahar her yaprağın çiçek olduğu ikinci bahardır.”
Yakınlarda bir dostum aradı: “Siz sonbaharı seversiniz” dedi telefonda. Özellikle de Ankara’nın dedim. Ekledim; Orhan Veli de severmiş, Attila İlhan ve Müfide Güzin Anadol da. Hiç biri hayatta değil şimdi. Onları hayatlarının sonbaharlarında yitiriverdik…
***
Yahya Kemal’den alıntıladığım şu iki dizede, sonbahara değgin anlam yoğunluğunu ve çağrışım varsıllığını duyumsuyor musunuz siz de? “Günler kısaldı, Kanlıca’nın ihtiyarları/ Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.”
Adım Sonbahar şiiriyle nasıl seslenmiş Attila İlhan: “nasıl iş bu ?/ her yanına çiçek yağmış /erik ağacının/ ışık içinde yüzüyor neresinden baksan / gözlerin kamaşır. /oysa ben akşam olmuşum / yapraklarım dökülüyor usul usul /adım sonbahar…”
Ahmet Haşim’in Merdiven şiirini de unutmayalım: “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden/ Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak /Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak /Sular sarardı yüzün perde perde solmakta” diyordu.
Kardeşi Demir’i yitiren Müfide Güzin Anadol ardından şöyle seslenmişti: “Sen değilsin Nakkaş Tepe’de yatan/ Benim.” Hüznü, acıyı, ölümü bu denli yoğun başka hangi söz anlatabilir?
Orhan Veli Kanık’ın Beni Güzel Hatırla şiirini de anımsatmalıyım sizlere: “Beni güzel hatırla / Bunlar son satırlar / Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından / Ya da bir yağmur sel oldum sokağında/ Sonra toprak çekti suyu/ kaybolup gittim /Belki de bir rüyaydım Senin için /… Uyandın ve ben bittim / Beni güzel hatırla.”
***
Sonbaharda fark etmesini bilen insanlara bin bir türlü güzellik vardır. Çünkü renkler sonbaharda daha güzeldir. Sonbaharın güzelliği, her yıl insanları büyüler. Yürüyüş yaparken, parkta otururken bu renklerin arasında kaybolmak, sonbaharın büyüsünü yaşamak insana çokça huzur verir. Sonbaharın vazgeçilmez üçlüsü bana göre kahve, kitap, battaniye. Doğru kitabı seçin, mis gibi kahvenizi yudumlayarak manzaranın keyfini çıkarın derim. İşte sonbahar ruhu budur!
***
Yıldırım Gürses’in güzel şarkısının şu dizlerini de çok severim: “Düşen bir yaprak görürsen, beni hatırla demiştin /Biliyorsun seni ben /Sonbaharda sevmiştim/Her sonbahar gelişinde/ Sarı sarı yapraklarla/ Kuru dallar arasında /Sen gelirsin aklıma…
Ben de bir sonbahar’da, mutluluğu yakaladım. Neveser Kökdeş’e ait şarkının güftesini fısıldadım eşimin kulağına: “Sevdim seni aşkı anladım/Hayat ne güzel ne hoşmuş / Ne kadar şirinsin sen / Ne kadar güzelsin sen/ Bu cihana bedelsin sen/ Kalbimdeki canan sen” diyerek yüzüklerimizi takmıştık. Sonrasında ne mi oldu? Bir Kasım ayında kasımpatılar içinde bir manzarayla imzaları attık. “Üç meyvesi var bu aşkın. İki çiçek bir de böcek. Üç torun biri kız ikisi erkek. Tadı damağımda artık bu ölümsüz sevgimizin... Herkese de böyle bir sevgi, yaşam dilerim. Çünkü içinde sevgi olmayan her şey ölümle eştir bana göre…