Asgari ücretin 2024 yılında ne kadar olacağı konusunda toplantılarının ilki 11 Aralık'ta yapıldı. İkincisi yarın 18 Aralık 2023’te gerçekleşecek.
Ancak hiç kimse asgari ücret ile emekli maaşları arasında oluşturulan uçuruma değinmiyor.
Asıl bakılması gereken yerin, sayılara 15 milyon 120 bini bulan emeklilerin aldığı ücretin asgari ücretin neden bu kadar altında kaldığı olmalı.
Bu nedenle şimdi bütün gözlerin yeni belirlenecek asgari ücret ile emekli maaşları arasında oluşacak 'daha yeni' uçurumun nasıl kapatılacağına çevrilmesi gerekiyor.
Gelin sizlere emekli maaşları ile asgari ücret arasında oluşturulan uçurumun hikayesini anlatayım!
Ama nerede ve nasıl düzeltileceğini inanın ben de bilmiyorum. Çünkü bu konuda hiçbir çabanın olmadığını söyleyeyim.
Emekli maaşlarının her geçen yıl erimesinin önünü açan 5754 sayılı kanun tam 15 yıl önce, 1 Ekim 2008’de yasalaştı. O tarihten itibaren emekli maaşlarının şimdilerde tam bir politika malzeme haline dönüştürülen asgari ücret karşısında ciddi şekilde erimesi sağlandı.
2008 yılına kadar emekli maaşları, milli gelirin yüzde 100’ü oranında artırılırken, 2008’den sonra milli gelirin yüzde 30’u kadar artırılmaya başlandı.
Yani 2003’te 4a SSK'lı en düşük emekli maaşı asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. 2023 yılında asgari ücret 11 bin 402 lira, en düşük 4a SSK emeklisi maaşı ise 7 bin 500 lira. Böylece asgari ücret, en düşük emekli maaşının yüzde 52 daha fazlasına ulaştı.
Bu durum nasıl oluştu!
Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde ilk ciddi reform, 1999’da 4447 sayılı kanunla getirildi. Düzenlemeyle, Türkiye’nin her yıl milli gelirindeki artışın yüzde 100 oranının emekliye yansıtılması yöntemi uygulandı. Bu yöntemin temel nedeni; Türkiye’nin o yıl “borçlanarak mı, tüketimi artırarak mı” büyüdüğünün ücret gelirlerinde oluşturduğu farklılıktı.
O nedenle artık sisteme prim ödemeyen, sadece yaşlandıkça sistemden para çeken emeklinin yaşam koşullarının mümkün olduğunca korunmasını sağlamak amacıyla bu kesimlerin maaşları, Türkiye’nin büyüme oranının yüzde 100’ü oranında artırılıyordu.
Emekli maaşının asgari ücrete oranı nasıl değişti?
Türkiye, 2008’de ekonomide önemli bir viraja girdi. Yurtdışı kaynaklı ‘mortgage krizi’nin yarattığı türbülans ekonomi yönetimini tedbir almaya yöneltti. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sonradan “kriz bizi teğet geçecek” diye ifade ettiği ekonomik sıkıntıyı aşmada, o tarihlerde sayıları 10 milyon civarında olan emeklilerin maaşlarını düşürme yöntemi izlendi.
Böylece 2008’deki ekonomik türbülansın etkilerini zayıflatmak amacıyla emekli maaşlarının Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 100’ü yerine yüzde 30’u kadar artırılması yöntemine geçildi.
Ayrıca 1999’da getirilen düzenleme ile prim güncellemelerinde, prim tutarı için önce mevcut enflasyon oranda artış uygulanıyordu. Sonra enflasyonla güncellenen tutarlar ayrıca milli gelire ekleniyordu. İşte emeklilere verilen ücretlerin düşürülmesi için sisteme müdahale edilmesine karar verilirken, bu eklenme kaldırıldı.
Böylece 2008’e kadar olan primler de, milli gelir artışı kadar primlenirken, 2008’den sonra yatan primlerin güncellemeleri de yüzde 30 oranında yapılmaya başlandı.
‘Yüzde 24 fazla verildi’ gerekçesiyle geri alındı
Daha vahim olan ise; Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde ilk ciddi reform olarak bilinen ve 1999’da 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile getirilen düzenleme yok edilirken, emeklilere 1999’dan sonra 2008’e kadar geçen 9 yılda ‘fazladan yüzde 24 oranında ödeme yapıldığı’ gerekçe gösterilmesiydi.
İnanılır gibi değil ama o tutar geri alınmaya başlandı.
Böylece emeklilerin maaşlarının her geçen yıl erimesinin önünü açan ve reform olarak sunulan 5754 sayılı kanun, 1 Ekim 2008’de getirilirken, bu kanun ile ayrıca 16 Haziran 2006’da yasalaşan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na tabi düzenlemeler de iptal edildi. 5510 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanunla getirilen sisteme benzer şekilde sigortalıların hizmet yıllarına ait prime esas kazançları tahsis talep veya ölüm yılına güncelleniyor ve bu işlem için güncelleme katsayısı kullanılıyordu.
Güncelleme katsayısı; her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranının (TÜFE) yüzde 100’ü ile sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının (GH) yüzde 30’unun toplamına (1) tam sayısının ilave edilmesi sonucu hesaplanıyordu.
(Devam edecek)