Gerçeklerle yüzleşmekten korkan bir halkız. Sanki iki duvar karşımıza dikiliyor.İki gündem sürekli temcit pilavı gibi dayatılıyor bize: Biri gerçek, diğeri suni ve siyasi. Gerçeklerle yüzleşmek istemesek de, günden güne artan pahalılık ve geçim sıkıntısı nedeniyle geliri-kazancı azaltan bir durum var ortada…
Hepimizi kuşatan bir çember içinde, fasit dairede dönenip duruyoruz.Hangi vatan? Hangi devlet?Hangi millet?Hangi demokrasi?Hangi hukuk?Hangi adalet? Hangi kalkınma? Neredeeeen nereye geldik? Sürekli yaşanan kavga alanları bunlar. Yazık benim ülkeme…
Ekonomide daralma, öyle finansal krizler gibi ekonomiyi bir gecede vurmuyor. Etkileri orta ve uzun dönemde ortaya çıkıyor. Bunların başında işsizlik geliyor. Çalışanların ücretleri de çeşitli yollarla düşürülüyor. Zamanla halkın tamamını etkiliyor. İflaslar ve servet kayıpları ortaya çıkıyor.
Aslında en temel sorun yatırım yapılmıyor olması. Yatırımların durması ilerdeki yıllardaki kalkınma ve istikrarı da bozuyor. Yatırımları artırmak için; yerli ve yabancı sermayeye güven ortamı oluşturulmalı. Başkanlık sistemine geçiş sürecinin oturmamış olması hukuki ve bürokratik sorunları artırıyor. Bu sorun bir siyasi sorundur. Çözümü de demokrasi içinde aynı yoldan olacaktır.
‘‘’Yüksek Kırılganlık’’ ülke riskini artırdı. Yüksek risk hem yatırımların finansman maliyetini artırdı hem de doğal olarak finansman imkânlarını daralttı. Yüksek kırılganlığın temelinde ise plansız ve kısa vadeli politikalar ile dalgalı kur politikası var.
Ülke risklerini açıklayan bir gösterge olan CDS primi, bir ülkenin dışarıdan borçlanma maliyetini belirliyor, ancak sadece finansal bir gösterge değil. Aynı zamanda dış borç için vatandaşın cebinden çıkan faizi gösterdiği gibi, yönetim kalitesinin bir göstergesi olarak da yakından izleniyor. Bir ülkenin CDS puanının yüksek olması ekonomik belirsizliğin derinleştiğine, çeşitli nedenlerle kırılganlığın arttığına işaret ediyor. Türkiye’nin (CDS)’si Venezuela ,Arjantin gibi tartışmalı ülkeler dışında açık ara yüksektir. Zaten risk primi sıralamasında Türkiye,uzun bir süredir gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere arasında Arjantin'den sonra en riskli görülen ekonomiler arasında yer alıyordu.
Bankalar kredi verirken aylık faiz uyguluyor. Mevduat alırken yıllık faiz uyguluyor. Aylık faiz belirsizliğin tescilidir. Kredi faizleri de yıllık faiz olarak belirlenmelidir. Enflasyon yatırımlar için hem belirsizlik yaratıyor hem de bankaların kredi maliyetlerinin aşırı oynak olmasına neden oluyor. Yatırımlar için fizibilite yapmayı zorlaştırıyor. Fizibilite hesapları tutmuyor.
Ekonomide bu gidişatın savaş halindeki Ukrayna ve Rusya'dan bile kötü olduğu gerçeği gün gibi ortada. Türkiye'deki ekonomik kriz sürekli farklı ülkelerle kıyaslanıyor. İktidar tüm ülkelerin yüksek enflasyonun pençesinde olduğunu savunsa da; rakamlar Türk ekonomisinin kötüye gittiğini doğruluyor.
Ekonomide istikrar, meydana gelen dış şoklar ve iç şoklar karşısında makroekonomik değişkenlerde meydana gelen dalgalanmaların iktisat politikası araçları ile kararlı ve dengeli bir yapıya ulaştırılmasıyla mümkündür. Başka bir ifade ile ekonomi göstergelerinin sürekli ve kararlı bir durum ve tutum sergilemesi ile.Ancak Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar aşılamadığı için ekonomide istikrarı yakalamak da bir türlü mümkün olmamaktadır…