Türkiye’nin gündeminde açlıkla boğuşan emekliler var.

Günlerdir vaat edilen emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz türünden hamaset yüklü laflar, açıklanan enflasyon rakamıyla anlamsız hale geldi. SSK ve Bağkur emeklilerine yüzde 37.57 zam yapılması kesinleşti. Genel beklenti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seyyanen zam yapacağı yönünde. Olması beklenen lütuf, emeklinin perişanlığının düşünüldüğünden değil, işin esbab-ı mucibesi mart sonunda seçmenin önüne sandık konulacak olması. O sandık olmasa emekli ha ölmüş ha ölmemiş kimsenin umurunda değil.

Konu nereden tutsan elinde kalıyor. Garabetleri say say bitmiyor

SSK ve Bağkur emeklisine yüzde 37.57 zam yapan iktidar, memur emeklilerine yüzde 49.25 verdi. Yarattığı ayrımcılık emsalsiz. Sanki, ülkede satın alma gücüne göre satış yapan yerler var; memur emeklisi ekmeği 5 liradan alırken işçi emeklisi 3 liradan alıyor; sanki aynı kirayı ödemiyorlar.

İşin esasında memur ve emeklisinin de işçi emeklisinin de halinin perişan olduğu gerçeği var. Bu enflasyonist ortamda yüzde 100 zam yapılmasının bile bir değeri yok. Çünkü para, pul olmuş durumda.

Bu zamların üstüne eklenecek seyyanen rakam konusu ise ayrı bir aldatmaca. Seyyanen zam bir nevi devletin kasasından verilen sadaka sayılır. Lütfedilirse tebaaya verilir lütfedilmezse verilmez. Çünkü, zam, kök maaşlara geliyor ve seyyanen eklenmiş miktar hesaplamaya dahil edilmiyor; ayrıca emekli maaşına bir etkisi de bulunmuyor. nitekim, geçen yıl yine seçim vesilesiyle 7500 liraya tamamlanan en düşük emekli maaşını alanlar yılın ikinci yarısında yapılan zamma rağmen maaşlarının değişmediğini gördüler. Benzer durumu 8 bin lira seyyanen zam alan memurlar da şimdi yaşayacak ne yazık ki.

Asıl sorun, sistemin sürekli adaletsizlik üretiyor olması ve gelir dağılımı adaletsizliğidir. En zengin grubunda yeralan bir avuç insanın gelirlerinin krize rağmen artarken en yoksul kesimin daha da yoksullaşması, milli gelirden ücretlilerin aldığı payın giderek düşmesi, emekli maaşının tespitinde uygulanan oranın 2008 yılından itibaren çalışan aleyhine değiştirilmesidir

AKP’nin iktidara geldiği 2002 tarihinde en düşük emekli maaşı, asgari ücretin 1.5 katı idi; 2023 yılında ise en düşük emekli maaşı asgari ücretin üçte ikisi kadar. Oran, 1.47’den 0.66’ya geriliyor. Ekonomist Uğur Gürses’in TÜİK verilerinden yola çıkarak hazırladığı verilere göre, milli gelirden işgücü ödemelerinin aldığı pay son iki yılda yüzde 38’den yüzde 25’e düşüyor.

Mesele, sözkonusu 8 puanlık payın işgücünden alındıktan sonra nereye gittiği sorusudur. Herhalde, bunların bir kısmı gelir vergisinde ilk 100’e girdiği halde adının açıklanmasını istemeyenlerdir.

Maaşının tümünü verdiği durumda bile bir evi kiralayamayacak kadar fakirleşen geniş kitleler bu soruyu sorup yanıtını verdiklerinde kök maaş, seyyanen zam gibi saçmalıklar da ortadan kalkmış olacak.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, bir süre önce bütçedeki açığın emekli maaşlarından kaynaklandığını söylediği belirtilmişti. Yağmayı, talanı, israfı, liyakatsizliğin tüm toplumun sırtına yüklediği maliyeti görmeyen bir zihniyet için herhalde en iyi emekli ölü emekli…