Öncellikle oldukça yeni bir kavram olduğunu belirtmeliyim. 1980 ve sonrasında feminist yaklaşımla hayatımıza dahil olan kavramın yönetim anlayışında yarattığı etki oldukça büyük. Özellikle Avrupa temelinde baktığımızda yönetimin her alanına yansıması ve Batı Avrupa ideolojisi haline gelmesi geçmişten günümüze doğu batı ayrımını pekiştirirken anlayış farklarını da derinleştirmektedir. Sıklıkla tartışılan bir konu haline gelen duygulanımsal yönetimsellik ne anlama gelmektedir gelin birlikte inceleyelim.

Devlet modeli başta olmak üzere şirketler ve hatta sınıfta bir öğretmen yani her anlamda yöneten ve yönetilen arasında olan doğal, hiyerarşik, klasik bir yaklaşım söz konusuyken aktör günümüzde özellikte Batı’da bir değişime uğramıştır. Esas alınan hiyerarşideki üst katmanken artık asıl odak yönetilen olmuştur. Böyle teorik ifade edince birazcık karmaşıklaştı, örnek üzerinden açıklayalım. Ülkede vatandaşın taleplerini esas alan, sınıfta öğrencinin, trafikte ise yayanın önceliğinden bahsediyorum. Bu yaklaşım geleneksel maskülen rasyonel yönetim fikrinden oldukça uzak ve odağı bambaşka bir yerde.

Peki bu yönetim anlayışı bize tam olarak ne katmaktadır? Önemsendiğinin farkında olan kitleler... Batı bu doğrultuda ilerlerken aslında kendi politika geleneğini yeniden üretmektedir. Doğu ise bu süreçte odağı gün geçtikçe daha çekirdekleştirerek var olan hiyerarşiyi pekiştirmektedir.

Bu yönetim anlayışındaki farklılığın temelinde yönetim modellerini göz önünde bulundurmakta fayda var. Weber’in ifadesiyle “bürokratik yönetim anlayışı” ile “karizmatik yönetim anlayışı” arasındaki ayrımı gözetmek gerekir. Batı bürokraside derinleşerek egemenliğin odağını dağıtıp yönetimi bir görev olarak üstlenirken Doğu bu süreçte karizmatik bulduğu kişilere yönelerek güçlü lider güçsüz bürokrat ve dolayısıyla güçsüzleşen bürokrasi olarak bu anlayıştan uzak kalmıştır.

Yani üretmemiz gereken anlayışın odak noktasının değişmesi gerektiğini vurguluyorum. Aramızdaki hiyerarşik bağlar geleneksel köklerimizden geliyor ve bu modern dünyadaki ihtiyaçlarımızı karşılamak için kesinlikle yeterli değil.