Bugünkü kadar karamsar olmamıştım: Ne elim varıyor, ne dilim soruyor! Sıkıntı bastı beni…Ülkemiz zor bir dönemeçte. Bir türlü istikrar sağlayamadık. Ben bunun nedeni olarak kesintili ve eksikli demokrasimizi görüyorum. Türkiye için en büyük sorun "millet"(ulus) tanımının gerektirdiği düzeyde sosyolojik ve duygusal bütünleşmeyi henüz sağlayamamış olmamızdır.Onun için çok kolay ve çok keskin kutuplaşıyoruz.

Demokrasinin vazgeçilmez unsurları siyasi partilerdir. Başa gelen iktidarlar, muhalefetsiz bir düzenden hoşlanırlar. Oysa demokrasilerde muhalefet, bir supap görevini de üstlenir durumdadır.Buna izin vermeyen iktidarlar ne yazık ki, demokrasinin tüm kurallarına, kurumlarına göre değil, kendi ikballerine göre hizmeti yeğlerler.1950’den bu yana yaşadıklarımızın özetidir bu saptamam.

Bir dönem ‘Belediye Başkan Vekilliği’ yaptım. Yukarıdaki düşünce ve yorumu uygulamak istedim. Kendi arkadaşlarım: ‘‘Sen karşı tarafa geç” dediler. Oysa ben daha lise yıllarımda öğrenciyken, CHP’nin bir milletvekili adayı yargıç şöyle diyordu meydanlarda: “ Politikacı yalnız iktidara değil; kendi partisine karşı da muhalif olabilir”

Nitekim, bu nedenle bölünen partiler, demokrasinin kesintiye uğramasına, darbelere sürüklediler. En iyi dönemlerde koalisyonları da tanımış olduk. Bugün zora düştüysek nedeni; çoğulculuk yerine çoğunluğu merkez alan tek parti iktidarı anlayışının hüküm sürmesidir. Ülkemiz gerçekten zordaysa, iktidarını muhalefetle paylaşmayan, muhalefetsiz bir iktidar hecesi nedeniyle bu durumlara düşmüştür…

Türkiye’de öyle çok sorunla karşı karşıyayız ki; kimileri ekonomik güçlükleri, hayat pahalılığını, işsizliği, yüksek enflasyonu, döviz kurunu, iç ve dış terör tehdidini, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kalktığını söylerken; kimileri de:“Bilimsel özgürlük ve üniversite özerkliğinden, ilkokul düzeyindeki eğitimin bile yetersizliğinden, kalitesizliğinden” yakınıyor. Şunu çok sık söylerim: Siyasetçi içi boş ifadelerle konuşmamalı, dilinde öfkeye ve argoya yer olmamalı.Siyasetçi sağduyulu olmak, sağlıklı düşünmek ve doğru zamanda, doğru yerde, doğru kararlar almak durumundadır.

Ekonomilerde daralma , finansal krizler gibi ekonomiyi bir gecede vurmuyor. Etkileri orta ve uzun dönemde ortaya çıkıyor. Fitch’e göre siyaset ve ekonomik alanda yaşanan gelişmeler  Türkiye ekonomisinin giderek küçülmesine, ekonomideki durgunluk ise işsizliğe yansıyor.Çalışanların ücretleri çeşitli yollarla düşürülüyor.Zamanla halkın tamamını etkiliyor. İflaslar ve servet kayıpları ortaya çıkıyor.

Yığınla sorun yumağı içinde en temel sorun ise ülkeye yatırımın gelmiyor olmasıdır.Yatırımların durması ilerleyen yıllardaki kalkınma ve istikrarı da bozuyor.Yatırımları artırmak için ;hukuki altyapı yeniden kurulmalı. Yerli ve yabancı sermaye için güven oluşturmalı. Kredi faizleri aylık değil, yıllık faiz olarak belirlenmelidir.Enflasyon yatırımlar için hem belirsizlik yaratıyor;hem de bankaların kredi maliyetlerinin aşırı oynak olmasına neden oluyor. Hükümetin Merkez Bankası’na ve faize müdahalesi güven kaybına neden oluyor.

Eskiden “ne olacak bu memleketin hali?”sorusu gündemdeydi. Şimdi gündemde, “nereye gidiyoruz?” sorusu var. Bilinen deyimle “bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete.”Dilerim yanılan ben olurum…