'Ankara Ankara güzel Ankara/Seni görmek ister her düşen dara/Yetersin onlara güzel Akara'

Ankara radyosu bu marşla açılırdı. Şimdi öyle bir durum yok. Ankara her dara düştüğünde soluğu ABD'de alıyor, ya da ABD bize yardıma geliyor.

***

'Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar. Sesimizi yer, gök, su dinlesin, sert adımlarla her yer inlesin' bu yıl 103'üncü yılında. Şimdi, 19 Mayıs 1919'dan daha çok gereksinimimiz var o güneşe değil mi?

***

Harbiye Marşı

Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız

Tufanları gösteren, tarihlerin yadıyız

Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti

Cehennemler kudursa, ölmez nigahbanıyız.

Harbiye'den terörist komutanlar yetişmiş havası yaratıldıysa bu ülkede, söylenecek söz bulamıyor, utanıyoruz şimdilerde…

***

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,

On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan,

Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan,

Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.

Öyle bir devire geldik ki, pek çok alandaki geriliklerimizden utanmak sıradanlaşıverdi.

Cumhuriyet'in 50. Yıl Marşı

Müjdeler var yurdumun toprağına taşına

Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına

Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım

Başka bir tuğ yaraşmaz Türk'un özgür başına.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu

Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu

Yüzüncü yılı anlatacak marş için çalışma-yarışma var mı? Bu günden düşünelim diyorum. Yüzüncü yıla nasıl gireceğiz sorusuna ne yanıt verecek ve kutlayacağız?

***

Atatürk Marşı

Gecelerden dışarı yürüyünce, en erken,

Geleceği yarattı, aydınlığı severken.

Savaş yalazlarıyla ak etti kara günü,

Barışlarla süsledi yurdunu, yeryüzünü.

Yüzüncü yılındadır sonsuzluktur bize O.

Bayrak özgürlüğünü katar içimize O.

Atatürk'ün 100.yaşı için yazıldı bu dizeler. 41 yıldır da söylenen şu: 'Cumhuriyet'in 80 yılda yapamadığını biz 8 yılda yaptık.' Bu karalama ve inkarcılıktan övünç değil, utanç duyuyorum ben.

23 Nisan günü bunları düşledim, düş kırıklıkları yaşadım.

***

İstiklal Marşı yazarı Mehmet Âkif bakın ne diyordu:

'Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...

Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal.'

***

'Allah bize bir daha bu marşları yazdırmasın!' diyerek.