Türkiye’nin etrafında yer alan ülkelerde siyasal gerilimler, çatışmalar ve savaşlar hız kazanıyor...
İsrail’in Gazze saldırısı Lübnan’a yayılırken, Ukrayna’da Kursk saldırısı bir ara yavaşlayan çatışmaların üzerine benzin dökmüş durumda...
Bu gelişmelerin yanı sıra ABD’nin bölgeye müdahale için yürüttüğü çalışmalar yoğunlaşıyor. İsrail’i desteklemek için ABD savaş gemilerinin Doğu Akdeniz’de yaptığı manevralar, İsrail ve Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların tüm hızıyla artırılarak devam etmesi, komşumuz Yunanistan’da ABD üslerinin güçlendirilmesi, Rusya’ya karşı uygulanan ABD ve AB yaptırımlarının ağırlaşması, Türkiye’nin uygulamaya çalıştığı “denge politikasını” sarsıyor.
***
Türkiye, NATO’ya üye olması ve AB’nin aday üyesi olması nedeniyle bu faaliyetlere katılmak zorunda kalıyor...
İktidarın “Batı”ya ve İsrail’e karşı keskin söylemler kullanması ya da Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara soğuk bakması bu durumu değiştirmiyor...
Bu çelişkilerden kurtulabilmek ve dış politika konusunda tutarlı bir politika izleyebilmek için iktidar bloku ile ana muhalefet blokunun en azından belirli ilkeler etrafında birleşebilmesi ve ulusal çıkarlarımızı ihlal eden gelişmelere karşı ortak bir tavır sergileyebilmesi gerekiyor.
***
Ne var ki gelişmeler bu yönde seyretmiyor...
Aksine, iç politika giderek “sertleşiyor”; CHP’deki “değişim” talebinin parti yönetimini değiştirmesi ve yeni yönetimin iktidar blokuyla “diyalog” kurma çabası içine girmesi ile başlayan “yumuşama” ortamı hızla yerini hakaretlerin, küfürlerin, TBMM çatısı altında yaşanan saldırıların egemen olduğu bir “kör dövüşü” ortamına bırakıyor...
Bu olumsuz ortam içinde siyasal hırslarına mağlup olanlar ya da Türkiye’yi bölgesel çatışmaların içine çekmek isteyenler geniş bir hareket alanı buluyor.
***
İktidar bloku, devlete egemen olmanın avantajını değerlendirerek kendi çeperinde yer alan siyasal güçlere sağladığı imkânlarla güç gösterileri yapıyor...
Bu arada özellikle ana muhalefet partisi CHP’nin içini dizayn etmeye çalışıyor...
Buna karşılık CHP’nin sağlam bir liderliğe sahip olmaması, parti içinde genel başkanlık kavgasının hızlanması, her biri farklı planlar peşinde olan parti önder kadrolarının kendi kadrolarını kurma çabası içine girmeleri iktidarın işini kolaylaştırıyor.
***
Örneğin, Özgür Özel’in genel başkan seçildikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi üzerine yıllarca iktidar karşısında etkili bir muhalefet yürütememekten ötürü eleştirilmiş olan eski genel başkan Kılıçdaroğlu, bir anda “Sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir” diyerek bayrak açıyor...
Kılıçdaroğlu döneminde partinin dış politika ile ilgili çizgisini belirleyen ve Özel’in kimi “ulusalcı” söylemlerinden rahatsız oldukları bilinen eski Washington ve Londra büyükelçileri “Mavi Vatan masaldır” diyerek ABD’nin ve Türkiye’nin denizlerdeki haklarını savunmasından rahatsız olanların eline koz veriyor...
İktidar blokunun sözcüleri bu “gollük pası” değerlendirerek CHP’nin ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarını savunduğu suçlamasını yapınca, bu kez Özgür Özel parti genel merkezinde Dış Politika Danışma Kurulu ve Milli Güvenlik Politikaları Danışma Kurulu üyeleriyle “Mavi Vatan” konulu bir toplantı yapmak zorunda kalıyor. Toplantının ardından açıklama yapan parti sözcüsü Deniz Yücel, önce “Mavi Vatan masaldır” diyenlere haksızlık yapıldığını söylüyor, ama hemen ardından “Bizim için Mavi Vatan; Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz’deki meşru çıkarlarımızdan bir adım bile geri atmamaktır. CHP, onlarca yılın emeğine dayanan Mavi Vatan uygulamalarının takipçisidir” demek zorunda kalıyor.
***
Bu arada Özel’in partide tüzük değişimi ile ilgili olarak eski genel başkanlarla yaptığı toplantıya Kılıçdaroğlu -kendisinin “eski genel başkan” olmayıp yeni genel başkan adayı olduğunu göstermek için olsa gerek- katılmıyor...
Bu konuda tavır koyamayan Özel, Ankara’ya döndüğünde Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek görüşlerini alacağını söyleyerek vaziyeti kurtarmaya çalışıyor...
Ardından son günlerde Kılıçdaroğlu ile yakın geçmişteki çekişmelerini bir kenara bırakarak ittifak kuran Ekrem İmamoğlu’nun genel başkan olmak istediği şeklindeki “kulis haberleri” ortalığı sarıyor.
***
CHP ve muhalefet partileri içindeki kargaşa, en çok ekonomideki olumsuz gelişmeler ve toplumsal muhalefetin büyümesi nedeniyle sıkıntıya düşmüş olan AKP’ye yarıyor...
Bu ortamda iktidarın sözcülerinden Yeni Şafak’ın genel yayın yönetmeni, yazdığı makalede CHP’nin hep iç çatışmalar yaşadığını ama bu son çatışmaların “dış müdahaleler” yüzünden olduğunu, Özel’i genel başkanlıktan indirmek isteyenler arasında FETÖ mensuplarının da yer aldığını belirterek, “Özel’i FETÖ’ye yedirmeyiz” diyor...
AKP etrafında kenetlenen iktidar bloku, Mavi Vatan savunuculuğundan Malazgirt kutlamalarına kadar her fırsatı kullanıyor; böylece ekonomik alanda Batı’ya verilen tavizleri, İsrail’i desteklemek amacıyla Doğu Akdeniz’e gönderilen ABD “amfibi” hücum gemisiyle Türk gemisinin yaptığı ortak tatbikatı unutturuyor. Sonuçta, toplumun dikkatini önemli sorunlardan uzaklaştıran bir takım iç çatışmalardan kim kazançlı çıkarsa çıksın zarar gören Türkiye oluyor.