Son günlerin en çok tartışılan konularından biri CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından “belediyelere mali darbe” olarak nitelenen belediyelerin SGK’ya olan borçlarının acilen (icra yoluyla) tahsil edilmesi kararı...

Bu borçların ağırlıklı olarak son yıllarda CHP’nin eline geçen belediyeler için bir “yıkım kararı” olduğu açık bir gerçek...

Günümüz koşulları göz önüne alındığında toplam 96 milyar lira olarak hesaplanan borç miktarının hiçbir belediye tarafından “şıp diye” ödenmesi mümkün değil. Bu borcun haciz yoluyla tahsil edilmesi durumunda ise çoğu maaşları bile ödemekte güçlük çeken belediyelerde hem personel ödemelerinin hem de hizmet harcamalarının aksaması kaçınılmaz.

***

Acil ödeme emrinin çıkarılması, iktidar kanadı tarafından SGK borçlarının kabarması ve genel ekonomik durumda vergi tahsilatının artırılmasının bir zorunluluk halini alması ile izah ediliyor...

Ancak bu kararın salt ekonomik gerekçelerle açıklanamayacağı çok açık...

Kamuoyundaki genel algı, son yerel seçimlerde ülkenin hemen tüm önemli belediyelerini muhalefete kaptıran iktidarın niyetinin bu belediyelerin hizmet vermesini engelleyerek yıpratılması çabası olduğu yönünde.

***

CHP Genel Başkanı bu girişimi şu sözlerle yorumluyor:

"Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı seçimin iptal edilmesi yargı yoluyla darbe girişimiydi. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla CHP'li belediyelere mali darbe girişiminde bulunuluyor"...

Gerçekten de son karar, akla hemen İstanbul Büyükşehir Belediyesinin CHP tarafından kazanılmasının ardından aynı zarftan çıkan bazı oy pusulaları iptal edilirken bazılarının geçerli sayılması sonucunda seçimlerin yenilenmesi, bazı belediyelere seçimin hemen ardından uykuya yatmış davalar canlandırılarak kayyım atanması gibi uygulamaları getiriyor.

***

Burada şu soru gündeme geliyor:

Bu olay beklendiği gibi belediyelerin önemli bir bölümünde hizmet aksamaları ve ödeme aksamaları yaratırsa tepkiler kime yönelecek?...

Öyle görünüyor ki, bu kararı alanlar hedef alınan belediyelerin büyük bir bölümünün CHP’nin elinde bulunması nedeniyle tepkinin hedefinin de CHP olacağı kanısında.

***

Ancak bu kanı doğru çıkmayabilir...

Nasıl İstanbul seçimlerinin yenilenmesi konusundaki bir takım gerekçeler kamu vicdanını rahatsız ettiği için yenilenen seçimlerden CHP daha büyük bir oranıyla kazançlı çıktıysa, burada da “kamu vicdanı” devreye girebilir; çünkü sıkıntıya giren belediyelerin borçlarının önemli bir bölümünün bu belediyeler AKP’nin elinde iken yapıldığını, özellikle son yerel seçimlerde seçimi kaybedeceğini anlayan bazı belediyelerin ellerindeki kaynakları özellikle har vurup harman savurduklarını herkes biliyor...

Kamu vicdanını rahatsız eden bir başka konu ise ülkemizdeki vergi adaletsizliği...

Belediyeler gibi halka hizmet eden kuruluşlar alınan kararla batma noktasına getirilirken diğer yanda ülkenin en çok kazanan şirketlerinin şu ya da bu yöntemle vergi ödemedikleri ya da kazançlarıyla uyumlu vergi ödemedikleri biliniyor. Son kararın alınmasının ardından bu gerçeklerin hızla su yüzüne çıkması ve vergi matrahlarının gazeteler ve yayın organlarında çarşaf çarşaf yayınlanması da kararın sorgulanmasına yol açıyor.

***

Bu tepkiler, son dönemde bu kuruluşların matrahlarının incelendiği yolundaki haberlerle yatıştırılmaya çalışılsa da bu yöntemin beklenen sonucu doğurmayacağı ortada...

Çünkü Gelir İdaresi Başkanlığının mayıs ayında veri paketiyle ilgili hazırladığı öneri raporunda, Türkiye'de 1 milyon 143 bin 344 kurumlar vergisi mükellefinin yaklaşık yarısının zarar ya da matrahsız beyanname verdiği, bu mükelleflerin 5,7 trilyon TL'lik bilanço kârına ve 60 trilyon TL'lik ciroya sahip olduğu belirtiliyor...

Kurumlar vergisi hasılatının düşük kalmasının temel nedeninin ise istisna, muafiyet ve indirimleri içeren vergi harcama listesinin kabarıklığı olduğu da bir gerçek. Örneğin 2019'da 28 milyar TL olan istisna ve muafiyetler nedeniyle vazgeçilen kurumlar vergisi tutarının 2024'te 657 milyar TL'ye yükseldiği, bu rakamın kurumlar vergisinde 2024'teki 1 trilyon 314 milyar TL'lik hasılat hedefine oranının yüzde 50 gibi yüksek bir oran oluşturduğu gerçeği uzmanlar tarafından dile getiriliyor.

***

Sonuçta  “mali darbe”nin sonuçlarının iktidara yarayıp yaramayacağı sorusunun yanıtını “kamu vicdanı” verecek!