Bir memur kenti olarak nitelenen Başkent’te yaşamak kolaydı. İstanbul’a göre daha güvenli bir büyük şehirdi. Ne zaman “büyükşehir” oldu ve ne zaman mücavir alanları genişletildi, bu şehirde yaşamak zorlaştı. Çok göç aldı. Trafik yoğunluğu, sık sık yapılan kaldırım ve cadde düzenleme çalışmaları, elektrik kesintileri, şişkin su ve doğalgaz faturaları, fahiş kira artışları derken bugünlerde bir yığın zorlukla baş başa bu şehirde yaşayanlar. Buna yaşanan hayat pahalılığı da eklenince neredeyse işkenceye dönüşen bir yaşam var Ankara’da.

***

O eski kışları yok. Kırkikindi yağmurlarının geç başlamasıyla baharı da yaşayamadık. Kar yağar, buz kent olur. Yağan yağmurla sel kente dönüşür. Tatil dönemlerinde boş kenttir Başkent Ankara. 

***

AVM salgını sürüyor. İşporta önlenemiyor. Çöp toplayıcılar olmasa temiz bir Ankara’dan da söz edemeyeceğiz. Sokaklarda kendi kendine konuşanlar çoğaldı. Dilenciler her köşe başında. Hele ramazan ayında…

Siyaset de bozuyor havayı…

***

Başkentin en güzel mevsimi Güz... Kültür-Sanat etkinlikleriyle, üniversiteli gençlerin otağı Kızılay, Bahçeli, Yüksel Caddesi. Bozkır’ın ortasında Cumhuriyetin simgesi... İstanbul’u besleyen sanat elçileriyle kültürün de Başkenti olacaktı. Otuz yıl önce bu söz verildi.

***

Yerel yönetimler özellikle altyapı yerine üst yapılara odaklandı; insana odaklı hizmet askıya alındı, dikey yapılaşma nedeniyle rüzgârların yönünün değişeceği dikkate alınmadı. Şehir içinde trafiğin de bunda önemli paya sahip olduğu görmezden gelindi.

***

Hangi hastaneye gitsem, lebalep dolu… Randevu almak mesele… Para yetiştirmek de öyle. Film, röntgen, MR, tahlil dayatılıyor hastalığa göre. Fakir fukara ne yapsın bu durumda? Hasta da çok hastalık da… Doktorlar ise bir bir terk ediyor ülkeyi.

***

Nerede şimdi o eski Ankaramız. Cumhuriyet kazanımları yok edildi. Yirmi yılda çok geriye düştü. Betona mahkum bir kente dönüştü.

Yaklaşan yerel seçimlerde insana, doğaya, tarihe, çevreye odaklı ve duyarlı başkan adaylarının şansı çok daha fazla olacak kuşkusuz. Kentlerin yok edilen kimliğini yeniden kazanmanın yolu da buradan geçiyor.

***

Devletin bütçesi var. Peki, ailelerin bütçesi ya bütçe yapma alışkanlığı var mı? Böyle bir alışkanlık edinemedik, edinemeyeceğiz de. Niye mi? Günübirlik yaşıyoruz da ondan…

Ne yapmak gerekir? İsraftan kaçınacaksınız. Başkalarına bakarak değil, kendiniz ve geliriniz kadar yaşayacaksınız. Ancak sizi kuralsız yaşamaya zorlayan pek çok neden var.

SıralıYORUM: Banka kartları sokakta bile satıldı!

Reklamlar: “Paran kadar değil, kredin kadar yaşa…”

“Atın atın! Eskiyi getirin, yenisini götürün”

Tasarruf var mı? “Yarına Allah kerim!”

Sonuç: Bugün içine düştüğümüz durum.

Vatandaş böyleyse, devlet ne yapsın!

Kesenin ağzını açsın… 

Yok, öyle yağma!