Elbette: sonsuza kadar da...
Sabah 9'u 5 geçe bütün yurtta sirenleri çaldırarak…
Anıt Kabir'de O'nun huzurunda binler sap gibi durmayarak…
Şeref Defteri'ne 'Atam! İzindeyiz' diyerek. Bu kez de yüreğimiz burkularak… Yıllardır bitmeyen Atatürk'e saldırıların yasayla korunmasına karşın - iyi ki bu yasa var ama-Cumhuriyet'in gerçek savcılarının suskunluğunu kanımız donarak… Daha geçen günlerde, O'nun diktatör olduğunu savunan gafillerin / hainlerin medya kanallarında, yazılı basında çirkin kampanyalara karşı dura dura… Gerçek Atatürkçülerin de sustuğu / susturulduğu bu kez de içimiz sızlayarak.
***
Onun en büyük eseri Cumhuriyet'in kurulması öncesi ve sonrasında (O'nun döneminde bile), ondan sonrasında da hep tartışıldığını yadsıyamaz kimse. Ama numaralayarak, yaftalayarak kurum ve kurallarıyla demokrasiyi; hazmedemediğimizi, kutlamaların iptaliyle de onaylamış olarak… Bu karara da ne yazık ki Cumhuriyet Hükümeti imza attı.
***
Ulusal Eğitim dizgemizin, dinsel bir yörüngeye oturtulmasının bu boyutlara varacağını düşünemedik. Ulusal Eğitim Sistemi'nin evrensel sistemle bütünleşmesini isteyen Atatürk buyruğunu bile bile çağımıza yakışmayan bir biçimde yörüngesinden saptırılmıştır. Tıpkı, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yerleştiği gibi bir yanılgıyla meydanı bugünkülere teslim ettiğimiz gibi…
***
Özcesi, Cumhuriyeti alanlardan salonlara taşımak, yıllardır sıradanlaştırılan bir biçimle yarın Atatürk'ü anmak 'Biz birlikte Türkiye'yiz' diyenler; Türkiye'yi parçalamak isteyenlerin tutsağı oldular adeta. Meclis'imizin Başkanı 'Çağın gereğini yerine getirmek' ten söz ederken; çağdışılıkları da gündeme getirmeliydi değil mi?
Gazete duyurularında: çarşaf çarşaf 'Biriz özümüzde sözümüzde/ Kardeşlikte muhabbette / Biriz sevgide kaygıda' diyenleri göreceğiz. Ama kavga ederek siyaset yapmaktan vazgeçmeyecekler. Kavga eden muhalefet istemiyorlar ama kavga etmek tutku haline getirildi. Muhalefetsiz demokrasi istiyorlar. Parmak sayısı da bunun için yeterli. Oysa demokrasi ve cumhuriyet rejimi, muhalefetle güçlüdür.
***
Bu tartışmaları yapanların bu mücadeleyi kazanmaları asla mümkün olmayacaktır. Sadece ortalığı ve kafaları bulandıran çirkin söylemlerle anılacaklarından kuşkum da yoktur. Böyle yaparak iktidara yaranacaklarını düşünmek gibi bir yanlış yolda gaflet, hatta hıyanet içindedirler. Ad vererek reklamlarını yapmak istemiyorum.
* **
Şu iyice bilinmeli ki O'nu, aramızdan ayrılışının 83. yılında özlemle, minnetle anıyorum. Bugünküler gibi lüks içinde, koruma ordusuyla gezmeyen, halkıyla iç içe ve onların içinde korkusuzca dolaşabilen bir liderdi. Gözleri görüyorsa, albümlerdeki fotoğraflarına baksınlar… Biz ise O'nun yolunda ve izinde yürüyoruz. Ama sizler bir gün hem utanacak, hem de ona sığınmak için can atacaksınız. Yazıklar olsun hepinize…