2020 Mart ayında başlayan pandemiyle birlikte insanoğlu temel ihtiyaçlar noktasında ne kadar kısır bir döngü içinde olduğunu anladı. Özgürlükler dünyasında aslında ne kadar bağımlı olduğunu anladı. Teknolojinin sayesinde evine yiyecek söylerken aslında doğada yaşamanın özgürlük olduğunu anladı. Ancak bu aydınlanma tabii ki çok kısa sürdü. Niye çünkü insanların en büyük yeteneği “Unutmaktır.”
İnsanoğlu pandemide yaşadığı talanı, kıtlığı unuttu ve doğaya karşı daha zulmeder bir konuma geçti. Bunu nasıl mı anlıyoruz televizyonları açın bakın. Her yer yangın yeri. Ormanlar yanıyor. Neden? Cahillikten mi, ihmalkarlıktan mı? Hayır. Ben bunlara inanmıyorum. Ahlaksızlıktan, vicdansızlıktan, zihin yoksunluğundan.
Ateş yakılınca söndürülür. Bu kadar basit. Bu üst düzey bir denklem değil. Öğrenilmesi gereken bir şey de değil. Onun için inanmıyorum ve ormanlara zarar verenlerin en üst seviyede cezalandırılması gerektiğine inanıyorum.
Ozon tabakası deliniyor, küresel ısınma artıyor, hayvanların nesli tükeniyor ya da tüketiliyor!, ormanlar yok oluyor ve pandemiler kapıda bekliyor
Ülkeler Motreal Sözleşmesine uymuyor, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından çok uzak. Biz ise evde çaresiz kalmaya çok yakınız.
Bizleri kurtaracak olan hobi bahçeleri değil, hobi bahçelerinde yakılan mangallar değil. Bizi kurtaracak olan idrak ve uygulama. Doğanın ve hayvanın korunması insanlığın korunmasıdır.
Oysa ülkelerini yöneten devlet adamları bırakın yarının dünyasını bugüne sahip çıkmaktan bile çok uzaktalar. Orman alanları yerleşim yerlerine dönüyor, deprem bölgelerine, sel bölgelerine yerleşim yerleri yapılıyor. Tüm bunları yapanları tarih ya unutuyor ya da unutuyor oysa unutulmayanlar var. Bir ağaç için binanın yerini değiştirenler var ve tarih onları, onu asla unutmayacak. Kimi mi? Tabii ki Atatürk.
Atatürk, Marmara denizi kıyısındaki Yalova’yı çok severdi ve sık sık oraya giderdi. Yalova’ya yaptığı bir ziyarette yatı kıyıya yaklaşırken büyük ve görkemli bir çınar dikkatini çekti. Ağacın gölgesinden yararlanabileceği bir köşk hayali kurdu. Bu hayali kısa bir süre içinde gerçekleştirildi. Ağacın gölgesine küçük bir köşk yapıldı.
Atatürk bir yaz günü, çınar ağacının gölgesinde dinlenirken köşkün bahçıvanı müsaade almak için yanına geldi. Bahçıvan ağacın dallarını kesmek istiyordu. Çünkü rüzgâr estikçe dallar köşkün çatısına vuruyor ve çatıya zarar veriyordu.
Atatürk bu fikre katiyetle karşı çıktı. Biraz düşündü ve ağaca dokunulamayacağını gerekirse köşkün yerinin değiştirileceğini söyledi.
Emir kesindi. Köşk yürütülecekti.
Uzun uğraşlar sonucunda köşk tramvay rayları yardımıyla yerinden kaldırılarak 5 metre ileriye taşındı. O günden sonra köşke “Yürüyen Köşk” denildi.
Bir ağaç için köşkünün yerini değiştiren Mustafa Kemal Atatürk’ü her yöneticinin örnek alması gerekmektedir. Atatürk, doğayı ve dünyayı her şeyiyle seven büyük bir liderdir. Bu yüzden de asla unutulmayacak.