Türkiye’de dar ve sabit gelirler üzerinde ciddi tansiyon oluşturan enflasyon konusunu biraz açmak istiyorum. Bu nedenle de başlığa ‘Türkiye’deki enflasyon hiper mi’ sorusunu düştüm.

Hatırlarsanız iki önceki yazımızda enflasyona değinirken, “Yüksek enflasyonun temelinde borcu yükselmiş hazinenin gelirlerinin artırılması ile ürün ve mal satışı yapan borcu artmış işletmelerin kazanması amaçlanır. Böyle bir düşüncenin altında işletmelerin istihdam sağlaması ile işsizliğin olmaması da amaçlanır. Bu nedenle bir ülkede yüksek enflasyon süreci başlamışsa, bilinir ki; siyasi sıkıntılar baş gösterdiği içindir. Ya da siyasi sıkıntılar yaşamaya başlayan bütün ülkelerde kamu kaynaklı bir enflasyonist süreç başlatılır da diyebiliriz” şeklinde anlatmıştık.

Bu kapsamda hiperenflasyonun en önemli özelliği ise geleneksel enflasyon tanımının çok ötesine geçen ve yıllık enflasyon oranının yüzde 50’nin üzerine çıktığı durumları ifade etmesidir. Hiperenflasyon olan ekonomide mal ve hizmet fiyatlarındaki artış, normal şartlarda izlenen trendleri aşar ve para birimi alım gücünü ciddi oranda azaltır. Bu da vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmalarına sebep olur.

Hiperenflasyon olan ülkelerde özellikle satın alma gücündeki kayıp, yurttaşın gündelik yaşamlarında temel ihtiyaçlarını karşılamalarını güçleştirirken, aynı zamanda sosyal yapının temeline de zarar verir. Bu süreçte farklı gelir gruplarından bireyler mevcut kazançları ile daha az mal ve hizmet satın alır hale gelir, bu da yaşam standartlarında düşüşe neden olur.

Ayrıca hiperenflasyonun tetiklediği yoksulluk oranlarındaki artış, toplum içindeki eşitsizliği derinleştirir. Yoksulluğun yaygınlaşması, başta eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim imkanlarını kısıtlar ve uzun vadede toplumun genel refah seviyesine zarar verir. Buna paralel olarak ekonomik güvensizlik ve gelecek kaygısı, sosyal huzursuzluk atmosferini besler ve geniş çapta protestolara zemin hazırlar.

Ekonomik istikrarsızlık, aynı zamanda politik arenada belirsizliklere yol açar. İktidarlar, hiperenflasyonla mücadele edebilmek için keskin önlemler almak zorunda kalsa da bu kararlar halk nezdinde tepkiyle karşılanır ve siyasi istikrarsızlık körüklenir. Dolayısıyla hiperenflasyonun zincirleme etkileri, sadece ekonomik alanlarla sınırlı kalmayıp bütün toplumsal ve politik yapıyı alt üst edebilme potansiyeline sahiptir.

Yüzde 50 üzeri olduğu için olağanüstü bir enflasyon durumunu ortaya koyan hiperenflasyona sebep olan birçok faktör vardır. Ancak en yaygın kabul gören nedenlerin başında hükümetlerin aşırı para basıp piyasaya para sürmesi gösterilir. Ek olarak arz ve talep arası dengesiz ve talep fazlası durum yarattığı için, parasal genişlemenin kontrolden çıkmasına neden olur. Ayrıca mali disiplinin yitirilmesi ve bütçe açıklarının finansmanında basılan paraya başvurulması durumu, hiperenflasyonun başlamasında da kilit role sahiptir.

Literatürde hiperenflasyona ülke örnekleri gösterildiğinde; Birinci Dünya Savaşı’nın da yaşandığı yüzyılın başında Alman Markı’nın değerinin süratle düşmesi anlatılır. Öyle ki 1 milyon Mark değerinde kağıt paranın basıldığı bilinir. O zaman akla gelebilecek ilk dikkat çekici ekonomi öğretisi; ‘yüksek kupürlü kağıt paranın olduğu ülkelerde hiperenflasyon var ya da o yöne doğru gidiliyor’ diyebiliriz.

İkinci ülke örneği Afrika’daki Zimbabwe. Masum bir enflasyon senaryosunun nasıl kontrolden çıkabileceğinin en taze örneği bu ülkede oldu. 2000’lerin başındaki ekonomik çöküş, Zimbabwe dolarının sadece bir kağıt parçası haline gelmesine yol açtı.

Bir örnek daha verirsek, Venezuela ekonomik krizin de petrol fiyatlarının düşmesi ve hükümet politikalarının kötü yönetimiyle, para birimi Bolivar’ın değer kaybetmesine ve yüksek enflasyon oranlarına maruz kalmasına yol açtı.

Buradan da çıkarılacak ikinci ekonomi öğretisi; petrol rezervlerine sahip olsa da bir ülkenin ekonomi yönetimi eğer hiçbir şeyden almayanlardan oluşturulmuşsa, ekonomide hiperenflasyon olabileceğinin bir göstergesi oldu Venezuela.

Burada başarılı bir ekonomi yönetiminin önemli olduğuna bir başka örnek ise Rusya’yı verebiliriz. Dünya önemli petrol rezervlerine sahip olan ülke, ABD’nin küresel petrol fiyatlarını düşüren politikaları sonucu Rusya’nın bütçesini bozmaya giden sürecin ardından 2 yıla yaklaşan Ukrayna Savaşına rağmen ülkede enflasyon yüzde 9-11 aralığında sürüyor.

Neyse biz konumuza dönelim…