Değiştiğini göstermek için kılıktan kılığa girse de, sarığı, şalvarı atıp takım elbise giyse ve İslamcıların batı karşıtlığının simgesi gördüklerinden dolayı kesin bir şekilde reddettikleri kravatı taksa da Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Eş Şara, kod adıyla Colani, sicili kirli bir lider olarak kalmaya devam edecek. Cumhurbaşkanlığı makamına oturması onun kanlı geçmişini unutturmaya yetmeyecek. Çünkü, Irak’ta, Suriye’de kalabalık yerlerde toplu katliamlar düzenleyen/düzenleten bir cihatçı.
Colani, CNN muhabiri ile yaptığı röportajda, kendisine Irak’ta katliam yapan IŞİD’le ilgili soru sorduğunda “O zamanki farkındalık düzeyim ve genç yaşım göz önüne alındığında, eylemlerim bugün bulunduğum noktaya evrildi. Irak’a bu niyetlerle gitmedim. Irak halkını savunmak için gittim. Suriye’ye döndüğümde Irak’ta olanları Suriye’ye taşımak istemedim. Bu yüzden IŞİD ile aramızda anlaşmazlıklar vardı” diyor. Diyor demesine ama ne doğru söylediğine ne de samimiyetine inanılır. Yüksek düzeyden, aşina olduğumuz bir İslamcı pragmatizmi ile karşı karşıyayız.
Kendisi ılımlı İslamcı görüntüsü vermenin gayreti içinde yeni bir imaj oluşturmaya çalışıyor. Bu konuda yalnız sayılmaz. Çünkü, onun, IŞİD ve El Kaide’den başlayıp HTŞ’ye uzanan Selefi İslamcılığından, ılımlı İslamcı bir profil yaratmak isteyen epey bir çevre var. Birleşmiş Milletler’in terörist listesinde bulunmasına rağmen diplomatik ilişkiler kurmaktan çekinmeyen batılı ülkeler var mesela…. Her türlü desteği veren Katar ve Türkiye, Baas rejiminde gedik açamadığı için Suriye pazarına giremeyen ve şimdi o fırsatı yakalayan uluslar arası sermaye çevreleri… Hepsi HTŞ güzellemeleri yaparken Colani’den de bir devlet adamlığı öyküsü çıkarmak için yarışa girmiş bulunuyorlar.
İşte o Colani, Cumhurbaşkanı olduktan sonraki ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Bu ziyaretin gerçekleşme sürecinde Suriye’deki Alevilerle ilgili Birleşmiş Milletlere iki başvuru dilekçesi verildi. Biri, Türkiye ve Avrupa’daki, diğeri de ABD’deki Alevi örgütlerine ait bu başvuruda BM’ye acil müdahale çağrısında bulunuldu. Her iki başvuruda da HTŞ’nin Suriye’de kontrolü ele geçirdikten sonra, Arap Alevilerine yönelik öldürme, yargısız infaz, tutuklamalar, insan kaçırma ve özel mülklere çökme gibi hak ihlallerine ilişkin teyitli bilgilere yer veriliyor.
Bu arada “Suriye’de Baskı Altında Olan Topluluklar İçin İnsan Hakları İnisiyatifi” oluştu. Necati Şahin, Kazım Gündoğan, Hasan Öğütçü, Nezahat Gündoğan gibi isimlerin öncülük ettiği bu inisiyatif, 7 dilde hazırladıkları metni imzaya açtılar. Çağrı metninde başta Aleviler olmak üzere, seküler Sünniler, Dürziler, Ezidiler, Ermeniler, Kürtler, Süryaniler, Çerkesler, Hıristiyanlar, Rum Ortodokslar, İsmaililer ve kadınların cihatçıların baskı ve tehditleri altında bulunduğuna dikkat çekiliyor. Ama kitlesel bir katliam tehlikesi ile karşı karşıya olan grup ise İbni Teymiyye’nin tekfirci, cihatçı görüşleri doğrultusunda Hıristiyan ve Yahudilerden daha kafir bulundukları için en önce savaşılması ve öldürülmesi gerektiğine inanılan Aleviler… Bu cihatçı gruplar, İbni Teymiyye’nin Aleviler için verdiği “Katli vaciptir” fetvasını benimsedikleri için öncelikli tehdit Aleviler ve Şiiler olarak görülüyor. Nitekim, HTŞ’nin lideri Colani de Suriye topraklarını işgal eden İsrail için tek cümle kurmazken “önceliğimiz İran” diyor.
Suriye’de 8 Aralık’tan bu yana Arap Alevilere yönelik sistematik bir şiddet ve göçertme politikası uygulanıyor. Aralarında bilim adamlarının, yazarların da olduğu çok sayıda insan öldürüldü; hala akıbeti bilinmeyen yüzlerce insan var. Sivil ve askeri bürokraside çalışan tüm Aleviler, Baas rejiminin destekçisi oldukları gerekçesiyle işten çıkartılarak açlığa terk edildiler.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) 25 Ocak’ta geçtiği bilgi, Suriye’de yaşananlar hakkında bize bir fikir vermektedir. SOHR, “Alevi, Şii ve Mürşidiye topluluklarına mensup sivillerin yaşadığı kasaba ve köylerde Askeri Operasyonlar İdaresi’ne bağlı yerel gruplar tarafından işlenen ihlaller, suçlar ve yargısız infazlarda dramatik bir artış yaşandı. Son 72 saatte öldürülen sivillerin sayısı 22’yi buldu.” demektedir.
Bunun öncesi var, sonrası var.
Teyit edilemediği için raporlama yapılamayan vakalar var.
Sosyal medyaya düşen videolar dehşet verici… Gelin görün ki, insan kaçırma ve öldürme olaylarının kontrol dışı gruplar tarafından gerçekleştirildiğini iddia edenler, HTŞ’nin günahlarının üzerini örtmeye çabalıyorlar.
Kim inanır buna?
İdlib’te sokak ortasında kafa kesen, idam sehpaları kuran cihatçılara rütbe dağıtılıp, bakanlıklar verilirken, her biri bürokraside üst düzey makam sahibi yapılırken…
Not: Suriye’de HTŞ’nin tehdidi altında bulunan tüm mazlum insanların sesine ses olmak üzere aşağıdaki linki tıklayarak bir imza verebilirsiniz.
https://www.
Mazlumlardan bir çağrı var
Kelime ATA
Yorumlar