Yarın 2025 yılının ilk enflasyonu açıklanacak. Ama biliyorsunuz; ocak ayı içerisinde akaryakıt, sigara ve içki gruplarına ciddi vergisel artışlar yapıldı. O nedenle ocak enflasyonunun yüzde 5’ler seviyesinde gelecek olmasına şaşırmayalım.
Maliye politikalarının KDV, ÖTV, harç gibi dolaylı vergiler üzerinden bütçeyi fonlama uygulaması yüzünden biz kamunun yarattığı enflasyonu yaşıyoruz. Bir de her yılın başında kamu kaynaklarının bir yıl boyunca ettiği zararı telafi etmek amaçlı getirilen yeniden değerleme oranında (YDO) artışın da enflasyonu tetikleyeceği biliniyor. Yeniden değerleme oranı bir önceki yıla orantılı olduğu için yüksek enflasyonlu yılın ardından yüksek oranlı yansıtılacağı da biliniyor. Dolayısıyla kamu kaynakları için yapılan artışların da enflasyonu tetikleyeceği bilinen bir başka gerçek.
Nitekim her yılın başında yapılan asgari ücret artışının kısa bir süre sonra enflasyon karşısında eriyeceği de bilinen bir diğer gerçek. Daha ocak ayı bitmeden iki dramı birden yaşadık. Ocak başında asgari ücret yüksek enflasyona rağmen yüzde 30 artırılarak 22 bin 104 liraya getirildi, ama daha ay bitmeden açlık sınırı 22 bin 131 liraya yükseldi bile.
Yüksek enflasyonun temelinde borcu yükselmiş hazinenin gelirlerinin artırılması ile ürün ve mal satışı yapan borcu artmış işletmelerin kazanması amaçlanır. Böyle bir düşüncenin altında işletmelerin istihdam sağlaması ile işsizliğin olmaması da amaçlanır. Bu nedenle bir ülkede yüksek enflasyon süreci başlamışsa, bilinir ki; siyasi sıkıntılar baş gösterdiği içindir. Ya da siyasi sıkıntılar yaşamaya başlayan bütün ülkelerde kamu kaynaklı bir enflasyonist süreç başlatılır da diyebiliriz.
Türkiye’deki enflasyon da her zaman kamu kaynaklı oldu. Bu durum uzun yıllar IMF ile olan ilişkiler döneminde IMF’den alınan borçların ödenmesini sağlayacak hazine kaynağı yaratmak için enflasyonist bir ortamın oluşturulması ile sürdürüldü. O nedenle de yaşı benim gibi orta yaş grubunun sonuna dayanan kuşak enflasyonsuz bir dönemi doğru dürüst hatırlamaz. Bir de şimdi yaşı 20-25’lerde olup, eğitimini tamamlayarak iş hayatına atılan kuşak yüksek enflasyonla tanıştı.
Kamu tarafından yaratılan enflasyonla bir yandan da mücadele ediliyormuş gibi yapılır. Kamu otoritelerinin dile getirdiği inandırıcılığı da hiçbir zaman olmayan bir “Petrol zengini değiliz. Dışarıdan enerji ithalatı bizim enflasyonu artırıyor” lafları da hiç eksik olmaz.
Anladık petrol zengini değiliz. Ama gıdada kendine yeten bir ülke idik. Şimdi ne oldu gıda enflasyonunda dünyanın ilk 10 ülkesi arasındayız.
Dünyanın en verimli topraklarının olduğu bir ülke olmamıza rağmen, son yıllarda artık soğanı, samanı bile ithal eder hale nasıl geldik. Buna kamu otoritelerinin bir cevabı var mı merak ediyorum.
Gıda enflasyonu konusunda G20 ülkelere arasında Türkiye kasımda 48.57 iken aralıkta 43.58’e gerilemiş. Türkiye’ye en yakın gıda enflasyonu yüksek ülke ise 1.5 yıldır savaşan Rusya. Kasım 2024’te 9.85 olan enflasyon bu ülkede şimdi 11.05’e çıkmış. Rusya’yı 8.39 ile Hindistan, 7,69 ile Brezilya, 6.4 ile Japonya izlerken diğer G20 ülkeleri 0,9 ila 2,5 arasında gıda enflasyonu yaşıyor. Bu arada unutmadan ekleyelim Ocak ayında köprü ve otoyollara gelen zamların gıda enflasyonuna etkisi de yarın belli olacak.