Hepimizin merakla beklediği yerel seçimler de nihayet sona erdi. Katılımın yüzde 78’lerde kaldığı bir seçimdi yaşanılan. Ama özünde halkın nazarında siyasete katkı vermeyenlerin cezalandırılmasıydı. Çünkü genel seçimler milletvekili seçimleri ülkenin yönetimini içerirken, yerel seçimler belediye başkanlığı, il genel meclisi, belediye meclisi seçimleri halkın kendisini yönetecek olan kişileri doğrudan tercih ettiği seçimlerdir.

Bu nedenle bu seçimlerde herkesin kendi payına düşeni almasının vakti gelmiştir. Kimlerdi, ya da halk kimleri cezalandırdı…

22 yıllık AK Partiler, yeni kadrolar yaratamadıklarını, 2015 yılından sonra yapılan hemen bütün seçimleri kaybetmesine rağmen iktidar olduklarını göremediklerini belirtelim. Halk oyunu düşürürken uyardığı halde bunu göremediler. Halka rağmen; “Halkın önüne kimi koyarsam halk ona tevazu gösterir” fikrinin halkta bir karşılığının olmadığını anlayamadılar. Mesela lideri Erdoğan’ın ağzına bakmaktan başka yönetim kabiliyeti olmayan Murat Kurum’un Çevre Bakanı iken aldığı kararların ülkeyi afete götürdüğünü halkta rahatsızlık yarattığını anlayamadılar. Yine Hazine Maliye Bakanlığı’nın başına getirilen Nurettin Nebati’nin ülkeyi ‘finansal enflasyona’ yol açan kur korumalı mevduat gibi adımlara sürüklemesi hatalarının halka büyük zarar verdiğini de göremediler. Bir başka örnek de, İçişleri Bakanlığı’na getirilen Süleyman Soylu olmadı mı? Girdiği kişisel ilişkilerin halk nezdinde yarattığı rahatsızlığı da göremedi AK Parti.

Erdoğan dilini tutsaydı kazanırdı. Neden mi? Uzun zamandır kibrin gücüne takılmış bir dile sahipti. Hele en sonuncu da ne demişti herkesi tehdit ederek hatırlayın: "Merkezi yönetimle birlikte olmayan iller yardım alamaz." İşte bu tehditle vatandaş 35 ilin üzerinde AK Parti ve Erdoğan yönetimine "İlin yerel yönetimini başında bulunduğumuz merkezi yönetimle ayrı tutuyoruz. Hadi yardım yapma da göreyim" dedi. Açıkçası Erdoğan diline hakim olsaydı kaybetmezdi.

Çok daha önemlisi bu seçimler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardından AK Parti’nin de tıpkı ANAP, DYP gibi tarihin siyasi partiler çöplüğüne gideceğini ortaya koydu. Lider sultalığında olan bu tip partilerde liderin yorgunluğunu ilk olarak halk hissediyor ve desteğini yavaş yavaş çekiyor. İşte bu desteğin çekilmesi 2015 yılından bu yanadır görülüyordu, ancak AK Partililer göremedi.

Yıllarca AK Parti içerisinde olup, birçok yanlış karara imza atan, Erdoğan’a itiraz etmeyen sonrasında kendi siyasi ikballeri için Erdoğan’ın karşısında yer aldıklarına halkın inanmasını bekleyen Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun artık siyaset sahnesinden silinmesi gerektiğine karar verdi halk. Bu iki siyasi figür ile birlikte hareken eden yerel yöneticilerin de halk nezdinde güven vermediği görüldü.

Yıllarca girdiği seçimleri kaybettiği halde koltuğu bırakmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kongrede kaybının ardından CHP’de oluşan yeni yönetim, kendi seçmenine güven verdi. 14-28 Mayıs 2023 genel seçimlerinin ardından halk için yaptığı çalışmalar sonucu bu güveni kazandı.

Yaptığı siyasette sadece gönlünün koşullarına göre ittifaklara giren, ittifak masasını dağıtmanın bir marifet olduğunu düşünen İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in de artık vatandaş için siyasete bir katkı vermediğine de halk karar verdi.

Kısa ismi DEM olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ise 15 Ekim 2023 tarihinde kongresinde iki yeni eş genel başkanla yola çıktı. Ancak, geçen 6 aylık süre zarfında başta Kürtler açısından yeni açılımları içeren söylem geliştiremedi. Kürtlerin kafasında sadece karışıklık yaşattılar. İstanbul seçimlerinde önce Başak Demirtaş’a destek açıklandı, ardından grup başkanvekili Meral Danış Beştaş’ta karar kılındı. Neden yaptıklarını açıklamadılar. Partideki söylem dağınıklığı hem Leyla Zana-Ahmet Türk ikilisi üzerinden Kürtler üzerinde, hem parti olarak kurdukları diğer ittifak bileşenlerinde kendisi gösterdi. Halkın kafasında soru işaretlerini giderecek bir açıklamaya lüzum bile görmeyen bir anlayışı Kürtlerin önüne koydu DEM…Yine bölgede sıkışıp kaldı…

Bu seçimlerin gösterdiği bir gerçeklik de, halkın yeni yüzlere ve yeni siyasetçilere her zaman kredi açıyor olduğu. Necmeddin Erbakan’ın oğlu, Fatih Erbakan’ın başında olduğu Yeniden Refah Partisi ülke yönetimine talip olurken, bazı iddialarla yola çıkmasıyla halkta bir karşılığının olacağını gördü. YRP’nin son haftalardaki söylemlerinin başında gelen Gazze’deki dramın arkasına saklanan AK Parti kurnazlığını, ‘ticaret’ kavramı ile yıkmasının halkta bir karşılığı oldu.

Ancak YRP için bu kadarla kalınmayacağının notunu da düşelim…YRP’nin asıl hedefinin 22 yıldır mütedeyyin, muhafazakar halk kitlesinin Erdoğan sonrası çökecek AK Parti’nin yerini almak olduğu görülüyor.

Bu yerel seçimler, yüzde 78’e düşen katılım ile gerçekten toplumda ciddi bir kırgınlığın, iktidara yönelik umutsuzluğun içerisinde olduğunu ortaya koydu. Katılımın azalmasında iktidara yakın kesimlerin sandığa gitmediği görülüyor. ‘İktidardan besleniyorlardı niye gitmediler’ şeklinde üstenci bir dili de kimse kullanmaya kalkmasın…

Çünkü bu ülke halkının kalbinde; ‘haksızlığın yanında sonuna kadar kalmamak gibi bir ulvi duruş’ vardır. O nedenle, sandığa gitmeyen kesimlerde, kendilerinin dışında kalan toplumun diğer kesimlerinin taleplerinin yeterince önemsenmemesine tepki gösterdiği belli oldu.

Boş tencere iktidar götürürmüş!

Ve çok daha önemlisi boş tencere iktidar götürüyormuş! Emekliler mesela…16 milyonu bulan bir sayıya ulaşan bu kesim, 2008 yılında yapılan kanun düzenlemesi sonrası, yıllarca çalışarak harcadığı emeğinin karşılığını alacağı yerde heba edildiğini izledi. Hatırlatalım…Türkiye’de çalışan kesimlerin prime esas kazançları Türkiye milli gelirinin yüzde 100’ü baz alınarak hesaplanırken, 2008’den sonra yüzde 30’lara geriletildi ve 16 yıldır iktidar olan AK Parti döneminde gerçekleşti.

Bu kesimlerin evlerinde içinde su kaynatılan tencereler vardı. İşte birde bunu göremedi AK Partililer…