Maalesef ülkede 2015 yılından sonra yapılan seçimler bütçe üzerinde öyle yükler yaratıyor ki…
AK Parti iktidar olsa da aslında her seçimde kaybederek iktidar oluyor. Oyları düşüyor.
Ancak nasıl oluyorsa, her seçimde daha az oy alarak kazanıyor.
TBMM’de MHP’siz tek başına katılarak 258 sandalyeyi aldığı 2015 yılında yüzde 40.87 oranda 18.8 milyon oy alıyor.
2015 seçimlerinde ilk defa oyu düşmeye başladığını anlayınca toplamda 344 sandalyeyi ancak 2018 yılında MHP ile kurulan Cumhur İttifakı ile aşabiliyor.
Kendisi yüzde 42,6, MHP’nin yüzde 11.1 oyunun eklenmesi ile yüzde 53,7 ile iktidar oluyor.
Bu ittifakta MHP 2015’teki yüzde 13,01 oy oranının yüzde 1,91’ini AK Parti ile yaptığı ittifak nedeniyle kaybediyor. 2015 seçimlerinde yüzde 40,87 aldığı oyu AK Parti yüzde 42.6’ya çıkarırken, aradaki farkı kendi seçmeninden değil, MHP’den almış oluyor.
Geçtiğimiz 2023 yılının 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde durum daha da vahimleşiyor.
2015 yılındaki yüzde 40.87 oyu, MHP ile kurulan Cumhur İttifakı ile 2018’de yüzde 42,6’ya çıkan AK Parti, 2023 yılında kurduğu ilave ittifak destekçilerine karşın, yüzde 36.3 oya düşürüyor. Bir önceki seçime göre yüzde 6 düşürüyor.
Dedik ya ‘Nasıl oluyorsa daha az oy alarak kazanıyor’ diye…
2015 yılında yüzde 40.87 oy ile 18,8 milyon oy alırken, 2018 yılında yüzde 42,6 oranını 21,3 milyon oy ile yakalıyor. 2023 yılında ise yüzde 36,6 oyu 19,3 milyon oy ile elde ediyor. Oy oranı düşüyor oy sayısı artıyor.
İşte bunu nasıl yapıyorlar onu bilmiyorum…
Ama bildiğim bir şey var…
Oy oranları her yıl gerileyince yeniden seçilmek uğruna iktidar, her seçim dönemi bol keseden vaatlerde bulunuyor ve harcamalar yapıyor.
Bu vaatlerin bütçe dengesi üzerinde oluşturduğu olumsuz tablonun düzeltilmesi ise, seçimden sonra uzun yıllar ekonomik olarak toplumda travmaya yol açacak kadar sorunlu geçiyor.
Peki yaşanan ekonomik sıkıntılarda bizlerin hiç mi suçu yok?
Yani illa seçimlerden sonra birilerinin ‘bunu siz hak ettiniz’ demesiyle mi aklımız başımıza gelecek?
Mesela geçmişte ‘o ne veriyorsa, ben iki katını veriyorum’ diyen iktidarların da peşinden koşulmadı mı?
Peki verilen sözler tutuldu mu?
Ya da verilen sözlerin tutulup tutulmadığını hiç takip ettik mi?
Yalan makinesine bağlansa ‘sinyalin hiç susmayacağı’ vaatlere inanıp, sonradan ekonomiye yönelik sıkı tedbirler alınmak zorunda kalınacağını neden düşünmüyoruz?
İktidarın seçim süreci boyunca, bütçe dengesini bozarak göze aldığı harcamaların bütçedeki açığı kapatırken, sıkı ekonomik tedbirler ile milletin sırtına ciddi yük bineceği bilinmiyor mu?
İlla ‘Bunu siz hak ettiniz’ denilmesi mi gerekiyor?
Bakın bütçe rakamlarını biraz hatırlatayım da seçimlerden sonra ne ile karşılaşacağımızı görün…
2023 yılında tahsil edilen dahilde KDV tutarı 505 milyar 466 milyon TL oldu. Ancak içinde olduğumuz 2024 yılında tahsili hedeflenen dahilde KDV tutarı ise 1 trilyon 670 milyar 600 milyon TL.
Yani yaklaşık yüzde 230 oranında bir artış olacak.
Başka bir hesapla 2023 yılında tahsil edilmiş 100 TL KDV yerine, 2024’te 330 TL tahsil edilecek.
Peki KDV’de bu miktarın yakalanması nasıl sağlanacak.
Şimdiden söyleyelim 10 Temmuz 2023 yılında 7346 sayılı düzenleme ile yüzde 18 olan genel KDV yüzde 20’ye, yüzde 8 olan teslim ve hizmetler KDV’si de yüzde 10’a çıkarılmıştı. Şimdi bu oranların 2’şer puan daha artırılabileceği konuşuluyor.
Yine yüzde 22 olan kurumlar vergisi oranın yüzde 25 olmasının tartışıldığını söyleyeyim.