Santraforsuz oynama konusunda, içimizde bulunduğumuz durum yüzünden Montella’ya hak vermeme konusundaki ısrarımdan çark etmeye doğru başladığıma ben de inanamadım.

UEFA Uluslar liginde 3 maç oynadık… Bunları analiz ettiğimizde nedense Montella’ya haksızlık ettiğimiz noktasına varıyoruz. Galler deplasmanında (galiba bu takımdan korkuyoruz) bizim çocukların sergilediği en kötü futbola ve Barış Alper’in 62’de kırmızı kart görerek takımı eksik bırakmasına rağmen Kaleci Mert ile 62’de sakatlığı tam geçmeden oyun giren Kaptan Hakan’ın moral veren, canlandıran akılcı oyun katkısıyla az kalsın 3 puanla dönecektik.

Geliyoruz İzmir’de İzlanda maçına… Barış Alper’in cezalı oluşuyla zorunlu olarak santrafor Umut Nayir’in görev alması, Kaptan Hakan, İrfan Can, Eren Elmalı ile cezası biten Merih’in dönmesiyle milli takımımız adeta kimlik değiştirmiş, Benfica’ya gidince üzerindeki baskıdan kurtulan Kerem Aktürkoğlu da coşunca İzmir’in düşman işgalinden kurtulduğu günün 102.yıldönümünde İzlanda’yı adeta sahadan sildik.

Karadağ maçı çok farklı bir ortamda oynandı. Grubumuzda averajla da olsa liderdik, doğrusu rakibimiz de tam dişimize göreydi. Herkesin beklentisi kendi seyircimizin önünde çıkacağımız mücadelede santrafor orjinli iki futbolcu Semih Kılıçsoy ile bu sezon Getafe’ye transfer olan Bertuğ Yıldırım’dan birinin sahada yer almasıydı.

Ancak sabit fikirli dediğimiz Montella, grubumuzun nagalip ekibi karşısında bile 4-6-0 dizilişiyle herkesi şaşırttı. Daha doğrusu yine bildiğini okudu ve “forvet sorunumuz yok bizde herkes golcü” gibi tüm futbolcuları onore eden bahanesinin ardına gizlenerek. Ama maçın çok acayip istatistikleri vardı. O övündüğü ‘29 şut çektik, bu bir rekordur.” sözlerinde çelişki vardı. 29 şutun 16’sı ceza alanı dışındandı. Daha garibi yaptığımız 37’i ortanın da sadece 8’i isabetliydi. 29 ortamızda Karadağ savunması rahatlıkla topları uzaklaştırmayı başardı. Çünkü savunmayı rahatsız edecek bir santraforumuz yoktu. Galatasaray’ın son 3 maçında formsuzluğu dikkati çeken hatta hocası tarafından “Barış Alper çok yorgun, mutlaka dinlendirilmesi gerekir” şeklindeki açıklamasına rağmen Motella’nın 1.91 metre boyunda santrafor orjinli ve Getafe’de ilk golünü atarak moral kazanmış genç Bertuğ’u oynatmayarak O’nda ısrar etmesi ne derece doğru diye eleştirirken aslında o çok anlamlı atasözümüzü hatırlayıp, neden “çuvaldızı başkasına batırmadan iğneyi kendimize batırmıyoruz” diye bir kendimize geldik. Bunu düşünürken de Türk santraforlarımızın durumu hatırladık. Enes Ünal sakat, Semih Kılıçsoy artık takımında kendine yer bulamıyor, tecrübe denince herkesin aklına gelen ilk isim olan Cenk Tosun, Fenerbahçe’de topu topuna 2 maçta 8 dakika oynatılmış, elde bir tek Bertuğ Yıldırım var, o da Getafe’de yeni yeni kendini buluyor. Acaba İtalyan Hocayı eleştirirken ona böylesine bir ortam sunan federasyonumuz, kulüplerimiz ve hatta kendimize niye hiçbir kabahat bulmuyoruz? Niye hocalarımıza genç yeteneklere daha fazla süre verilmesini sağlayacak düzeni bir türlü oluşturamıyoruz?  Tüm bu sorulara yanıt ararken de Montella’yı eleştirmeden yavaş yavaş çark etmeye başladık… İyi mi?

Allahtan bu İtalyan Hoca, tüm inatçılığına karşın şansının da yaver gitmesiyle bize ve milli takımıza iyi geliyor. Pazartesi akşamı oynayacağımız İzlanda maçı öncesi 3’er maçın ardından beraberliğin bile bizim lehimize olacağı bir konumdayız. Son maçta İzlanda-Galler maçının sonucunda her iki ekibin 2’şer puan kaybederek, ardımızda sıralanmaları bizim için büyük bir avantaj. Ancak birkaç handikabımız da mevcut. İlki İzlanda’yı 2015 yılından itibaren kendi sahasında bir türlü yenemeyişimiz… Diğerleri ise soğuk iklimi ve tamamıyla fizik gücüne dayalı futbol oynayan bu küçük ada ülkesi takımının skora ulaşmak için duran top organizasyonlarında oldukça başarılı olması… Grupta attıkları 5 golün 4’ünün de duran toptan gelmesi bunu kanıtlıyor.

Çok dikkatli olmalıyız… Galibiyette grup birinciliğimizi yüzde 80-90 oranında garantileriz. Beraberlikte ise yine avantajlıyız. Çünkü Galler’i evimizde ağırlayacağız.

Haydi “bizim çocuklar” sizlere güveniyoruz.