Ankara-İstanbul arası ulaşımı 1,5 saate düşürecek olan hızlı tren projesiyle ilgili haber, beni çok daha büyük bir hızla eskilere götürdü.

İki büyük kent arasındaki otobüs yolculuğunun 13-14 saate ulaştığı günleri anımsadım…

Bazen sürenin daha fazla uzamasına yol açan ‘’arıza’’ talihsizliklerini…

Onarım için gecenin sessizliği içindeki dağ başında saatlerce bekleyişleri.

Giderilemeyen arızalarda, ilgili firma tarafından gönderilen takviye otobüsün yolunu ‘’söylene söylene’’ gözleyişleri.

Şimdilerle kıyaslandığında o dönemlerin bilet fiyatları komik geliyor…

Bussing Marka burunlu otobüslerle Ankara’dan İstanbul’a gidiş ücretinin 10 lira olduğu günlerdi…

Öğrenciyseniz 7,5 lira.

Terminalde otobüs firmalarının yolcu kapma yarışları zaman zaman tokatlı yumruklu kavgaya dönüştüğü olurdu bazen.

Yatar koltuklu otobüsler lüks sınıfına girerdi.

Çoğunun adı ‘’yatar koltuk’’lu idi ama yattığına denk gelmek şansa kalmıştı.

Dik açıdan biraz halliceyse, ‘’dik açıydı’’ onun adı.

Yolcu kapasitesi 50-60 kişilik otobüslerde seyahat edenlerin sayısı hareketten kısa süre sonra güzergahlarda alınan yolcularla kent içi sefer yapan belediye otobüslerinden faksız hale gelirdi.

Ayaktakilerle oturanların sayısı neredeyse eşit seviyede olurdu.

Bir de duman altı olma durumu vardı.

O zamanlar otobüslerde sigara içmek serbestti.

Yolcuların neredeyse tamamı otobüsün terminalden ayrılmasıyla birlikte sigaralarını tüttürmeye başlardı.

Varış noktasına kadar adam başı kim bilir kaç sigara tüketilirdi.

Sigara gibi kötü alışkanlığı olmayanlar da, yolculuk boyunca içmiş kadar olurdu.

Zamanla çok şey değişti…

Çok şey gelişti…

Beni eskilere götüren haber, o değişimin ‘’nereden nereye’’ dedirten öyküsü gibiydi.

Araştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, projeyle ilgili bilgi verirken, projenin ihalesinin bu yıl içinde yapılacağını ve 2028'de tamamlanmasının planlandığını söylüyordu.

Umalım, projenin hayata geçirilme tarihinde bir sarkma olmaz.

Seyahat ücretleri de insaf ölçülerini aşmaz…

İnsanlar, iki büyük kent arasındaki mesafeyi neredeyse göz-açıp kapama süresinde kat etmenin nasıl bir şey olduğunu, keseleri dolu olanların anlatımına göre değil, bizzat yaşayarak görür.

Hele gelsin o günler…

Kimler keyfini çıkaracak,

Kimler anlatılanla yetinecek…

Göreceğiz o zaman…