Zonguldak'ın bir romanının yazılması gerekli… Benim en büyük hayalim bu. Ancak ben romancı değilim…

Duyumlarıma göre Zonguldaklı kitap seviyor kanısı 'ZOKEV ETKİNLİKLERİ'yle' pekişiyor giderek…

Oysa rahmetli Mehmet Yılmaz dost ve Adıgüzel Kitabevleri kapandığından beri bunu daha derinden duyumsuyorum.

Emekli olacaksın, ikramiyeyi kitaba yatıracaksın ve sonunda: Mehmet Yılmaz köyüne dönecek, Adıgüzel dost da yeniden madene girecek. Z sahaf yaşıyordur inşallah!

***

ZOKEV, 'Zonguldaklı yazarlar/ Zonguldak'ı yazanlar' adlı bir kitap yayınlamıştı. Ahmet Öztürk dosta bu kitaba katkı vermiştim. Sanıyorum bir tek o baskıyla kaldı. Diğer yandan ödüller sonrası çıkarılan kitaplar sattı mı, elde mi kaldı diye tereddütteyim, sormadım kimseye…

***

Çok çeşitli dergiler de çıkarıldı Zonguldak'ta. Ama hiçbiri uzun ömürlü olmadı. En son çıkan Zonkişot'la ilgili 'zonguldakbilgi.com'dan haber alamıyorum: Çünkü düzenli çıkmıyor galiba. Çıksa da, dağıtılamıyor demek ki! Yani Zonguldaklı dergilerine de sahip çıkmıyor.

***

Zonguldak'ta birkaç kitap yayınlayan, ürünleri birkaç kitap olabilecek şair yazarlar da var. Bunlardan bazıları yerel gazetelerde köşe yazıları da yazıyorlar. En ufak bir serzenişte bulunulduğunda, eleştiri oklarını kullanıp çullanıyorlar birbirlerine ve bir çuval incir berbat oluyor o zaman. Oysa birbirlerini tamamlayıp ufuk açıcı, yazıyı ve edebiyatı daha çok sevdirecekleri bir yola girseler daha verimli ve daha sevimli olacaklar.

Ama böyledir Taşranın yazgısı: Oradaki yazanların ufku yaşadıkları gökyüzü ile sınırlıdır çünkü. Bir de, 'ben bilirimci-ben oldumcu' tavırlar yok mu; siler süpürür en güzel işleri. Bu Türk toplumunun da kusuru... Dikkat edin, konuşanlar hep ben der, biz olmayı düşünemezler nedense. Allame-i cihan olsan, senden daha büyük vardır; fikri alışveriş yapmanın yararına inanmak gerekir ve budur asıl eksik olan.

***

Bir tanıdığım vardı. Kütüphanesi olanlardan az sayıda biriydi. Yanılmıyorsam 4-5 bin dolayında kitabı vardı. Ne var ki, bunların çok çok – o da yarım yamalak- 300-400 kadarını- altını kurşun kalemle çizerek okurdu - bun a tanığım. O kadar ki, bu kadar kitabı okumuş kadar konuşmuyordu. Hatta bilirsiniz, kitaplarının boyuna göre raflar yaptırmıştı bazıları. Bunlardan Zonguldak'ta da vardır, Ankara'da da var…

Bir de şu gerçek var: Okumuşlar, kitap okumuyorlar. Çünkü vakitleri yok. Meslekleri, hobileri, alışkanlıları engel buna. Dar vakitlerde yaşıyorlar ya da. Okuma konusunda söylenebilecek en doğal ve gerçekçi söz, hiç kitap okumadığı için övünen bir öğretmen tipinin oluştuğudur. En acısı da budur. Kimileri okuma alışkanlığından söz eder; aslında bu okuma bilincidir. Bizde yerleştiremediğimiz alışkanlıklardan başta geleni de budur.