Hakkındaki ölüm kararı elektrikli sandalyede infaz edilecek olan mahkuma donanımlı bir sofranın sunulduğu anı yansıtan film sahneleri oldum olası bendenizi derinden etkilemiştir.

Dakikalar sonra sonsuzluğa çıkılacak yolculuk öncesi bol kese ikram…

Bir kuş sütü eksik…

Yeter ki iste…

‘’Ölümün acısını, ağız tadı giderir mi?

Adet olmuş işte…

Gözü arkada kalmasın hesabı…

Ya da, geç de olsa ‘’Ulan bunların tadına bakabilmek içini illa idam edilmek mi gerek’’ diye söylenmesi için…

Son arzu değil, infaz öncesi son ceza sanki…

Şimdi bu tatsız konunun sırası mı diyenler olacaktır…

Haksız da sayılmazlar hani…

Belki de fesatlık bizde…

Bahar yüzünü gösterip, tatil mevsimi yaklaşınca bu tür sevimsizlikler aklıma düşer oldu sıklıkla…

Gırtlağa kadar borca batmış, tatil özlemiyle kavrulan gariban takımının son kez kabadayılık yaparak şehirlerarası otobüs terminalinde çıkacağı yolculuk öncesindeki tavırları, infaza hazırlanan mahkumların çaresizliğini yansıtan film sahnelerini anımsatır bana.

Başına gelecekleri biliyor gibi…

Tatile gitmiyor da, sonun geldiğini hissediyor sanki…

Ama sen istedin bunu,

Sen yazdın kaderini…

Ne ‘’yapma’’ denmesinden anladın, ne de ‘’etme’’ uyarısından.

Dinlemedin…

Bildiğini okudun…

Şimdi kara kara düşünürsün öyle.

Sızlanma…

Türkünün sözleri çoktan yazılmış zaten:

‘’Kendim ettim, kendim buldum’’