İnşaat işçilerinin değişmez menüsüydü:
Simit, peynir, domates…
Öğle vakti gelip de yemek molası verildiğinde yakınlardaki bakkaldan 150 gram peynir, bir ekmek, bitişikteki manavdan da yarım kilo domates alınır, sonra da inşaatın gölgelik bir yerine yerleşilirdi.
Mevsimine göre bazen domatesin yerini aşağı yukarı aynı fiyata gelen, karpuz ya da kavun alırdı.
Günü geçmiş gazete kağıdının üzerine itinayla yerleştirilen öğle yermeği ne de iştihayla yenilirdi.
Çevreden geçenlerin ağzı sulanırdı mütevazı menüye baktıkça.
Bir ekmek 50, yarın kilo domates 75, peynir de 150 kuruş tutsa toplamda 275 kuruşa karnı doyardı köyünden kopup gelmiş inşaat işçisinin.
Sonra da, kalan vaktini sırtını kumlara yaslayıp, altı köşeli kasketini gözlerinin üzerine indirir, paydos bitimine kadar olan zamanı şekerleme yaparak geçirirdi.
Yıllar geçti aradan…
Bugünlere gelindiğinde o mütevazı işçi yemeği bile lüks oldu çoğu aileler için.
Ekmeğin fiyatı olmuş 8 lira…
O da şimdilik…
Domatesin kilosu 30 liralarda, peynirin kilosu ise 200-250 liralarda seyrediyor.
Onların fiyatları da yarın hangi seviyelere yükselecek düşünmek bile istemiyor insan.
Gariban takımının, öğrencilerin değişmez gıdası simit bile lüks kategorisine dahil olma yolunda.
Ankara'da yüzde ellilik bir artışla15 liraya yükseltilen simit fiyatı zammı geri alındı.
Vatandaşlar artan hayat pahalılığı nedeniyle 10 liraya satılmaya devam eden simidi bile alamadıklarından yakınıyor.
Öğrencisinden memuruna, işçine kadar toplumun hemen her kesimi, yaşam koşullarının ağırlığı yüzünden soluk alamaz durumda.
Fiyatlardaki yükseliş ise durmak bilmiyor.
Emekli aylıklarına yapılan zamla birlikte hemen bütün alış-veriş merkezlerinde ‘’duruma uygun etiket operasyonları’’ başladı bile.
Dar gelirli çaresiz…
Yardım çığlıkları yankılanıyor…
Zam deryasında çırpınıp duruyor…
Simit gerek…
Ama can simidi…