Türk Spor tarihine yöneticilik alanındaki başarılarıyla damga vurmuş bir efsane başkanın takımının düştüğü durum doğrusu içimi yakıyor…

Bunun birçok nedenleri var…

Bir kere uzun yıllar bu kulübün kongre üyesiydim. Gerçi genel kurullarda hep tek bir adama oy kullandım ama bundan da hiç mi hiç gocunmadım.

Biliyordum ki o en az çocukları kadar sevdiği kulübü için asla yanlış yapmazdı.

Biliyordum ki doğru futbolcuyu bulmak için kılı kırk yarar, herkesin görüşünü alır ama Fizan'da da olsa canlı seyretmeden kolay kolay transfer etmezdi.

Biliyordum ki 'Tek Adam' gibi görünürdü ama hiçbir kararı düşünmeden, tartışmadan almazdı. Her kesimden güvendiği kişilerin görüşlerini almadan asla son kararı vermezdi.

Biliyordum ki Gençlerbirliği'nin menfaatlerini düşünmeden adım atmazdı.

Kulübü için yaptıklarını anlatmaya bırakın sütunları sayfalar yetmez…

3 paraya aldığı Geremi'yi Madrid'de bir peçeteye yazdığı 5 milyon dolara satarak çok önem verdiği alt yapı için devasa tesisler yaptırdı.

Buldukları ve yetiştirdikleri genç yetenekleri Türk futboluna kazandırıp 4 büyüklere inanılmaz bonservis bedelleriyle vererek, kulübün kasasını doldurdu.

Sadece birkaç icraatlarını anlatmaya çalıştığım bu efsane başkan Gençlerbirliği'nin tarihini yeniden yazdıran İlhan Cavcav'dan başkası değil…

Sağlık sorunlarının başladığı yıllarda kulübü için çok endişeliydi.

Aslında bu korku sadece son yıl değil, çok önceden yüreğine yerleşmişti…

Onu iyi tanıyanlar bilir, kafasını kurcalayan bir şeyler olduğunda mutlaka her kesimden güvendiği inandığı dostlarını fabrikaya çağırır ve fikirlerini alırdı. Onu en çok, bazen de acımasızca eleştirmeme rağmen, güvenini kazanmışların içinde (Bundan da her zaman onur duydum) yer almaktaydım…

İlhan Ağabey, halefini arıyor ve bu konuda çok ciddi araştırma içindeydi. Kafası pek de rahat değildi…

'Bak göreceksin, ben öldükten sonra bir seneye kalmaz… Hem takımı düşürür, hem de kasadaki parayı bitirirler' diye…

Ne yazık ki dedikleri harfiyen doğru çıktı… İçine doğmuştu İlhan başkanın…

O kadar düşünmesine, ince eleyip, sık dokumasına, takımını kendi canından, kanından birisine emanet etmesine rağmen durum aynen korktuğu gibi oldu.

Ölümünden bir yıl sonra takım küme düştü ve kasadaki paralar da suyunu çekti…

Bir zamanların en zengin ve borçsuz kulübü, sıradanlaştı.

Bu durum da maalesef sportif başarılarına da yansıdı. Takım düştükten sonra hemen akabinde yeniden süper lige çıktı ama bu günlerde düşme hattının içinde deyim doğruysa debelenip duruyor.

Cumhuriyetimizle yaşıt bir kulübün; Vehbi Koç Yurdu'nun bir köşesinde varlığını sürdürmeye çalışırken, Türkiye'nin en modern tesislerine sahip ilk kulüp olması, Türk futbolunun en büyük gereksinimi olan 'altyapı' projesinin temeli oluşturması, diğer kulüplere yol göstericiliğini üstlenmesi, tesislerdeki bir çayın bile hesabının sorularak ülkemizde borcu olmayan tek kulüp olarak uzun yıllar bu konuda adeta rekor kırması, herkesin kıskandığı bir kurum haline gelmesine bizzat tanıklık etmiş biri doğrusu büyük acı çekiyorum…

En büyük korkum, kulübün bir bilinmeze sürüklenmesi.

Bunu önlemek için acilen, yaşamını Gençlerbirliği'ne adamış ve rahmetle andığımız İlhan Cavcav'ın izinden giderek, onun yaptıklarını yaparak, en az onun kadar değerli ve kulübü candan seven Gençlerbirliği'nin akil insanlarının devreye sokularak görüşlerinin alınması şarttır.

Bu kulübün kaostan çıkması için gerekliliktir…

Sevgili Murat Cavcav,

Tüm bunları görüşmemizde de size anlattım. Vakit geçirmeden Gençlerbirliği'ne gönül verenlerin, büyüklerinizin, ağabeylerinizin görüşünü alarak, kulübün menfaatlerini ön planda tutarak, Gençlerbirliği'nin şanlı tarihine yakışır şekilde bir birlik oluşturun…

Ve lütfen babanızın en az sizi sevdiği kadar sevdiği ve değer verdiği kulübün sonunu hazırlamayın…