Kentlerdeki parklara yapay şelaleler yapıyorlar…

Övünüyorlar bununla…

Örneğin Ankara'ya böyle şelaleler yapıldı.

Şelale mi onlar?

Adı üstünde 'yapay'…

Şöyle bir şiir yazılabilir mi o şelalelere:

'Bir kayadan duman duman / On yedi metre atlayan / Dağ kokusuyla yüklü su. // Boşluğa fırlayınca, saç / Düştüğü yerde üç kulaç / Mavi su, ak köpüklü su.'

***

Yazılamaz elbette…

Kaz Dağları'nda, hani şimdi rant için yok edilmeye çalışılan, altın arayıcıları tarafından delik deşik edilmeye çalışılan Kaz Dağları'nda bir şelaleye yazılmış bu şiir.

Sutüven Şelalesi'ne…

Şairin adını, soyadı olarak aldığı şelaleye…

Yazılmasının da bir öyküsü var:

Yıl: 1934.

Mustafa Kemal Atatürk Edremit'e gelecektir.

Kaymakam Mithat Kemal Bey, Sutüven'den Kaz Dağları'yla ilgili bir şiir yazmasını ister.

O da yazar.

Ama 'Tamam yazayım' deyip kağıdı önüne koyup, kaleme sarılmaz.

Tam iki ay gidip gelir o şelaleye…

Üstelik de kış ayı ve havalar buz gibi olmasına karşın…

Gider, her gün gözlemler şelaleyi… Suların kendini boşluğa bırakıverişini… Coşkusunu… Sesini dinler… Şelaleyle birlikte yaşar günleri.

Bu süreçten çıkar o şiir.

'Ismarlama'dır ama 'ısmarlama' değil…

Zaten 'Son Kumaş' şiirinde ne der Sutüven:

'Göremedim ilham atını / Ben bu şiir sanatını / Bir deli kızdan okudum // Sanatı öğretti bana / Ben de bu tezgahtan ona / Türlü kumaşlar dokudum'.

Cemal Süreya'nın, Sutüven'in yenildiği tek şiir olarak andığı bu şiir, belki bir deli kız olan Sutüven Şelalesi'yle yürek paylaşımından doğmuştur.

***

Ankara'mızı şiirle güzelleyenlerden Hüseyin Atabaş, 'suyun şairi' der ona…

Hem de bir yazısında falan değil, bir şiirinde…

'Bir Körfez Düşü' şiiri şöyle başlar Atabaş'ın:

'Elinde samur fırça, / başında dağ kokusu / Akdenizli bir tanrı gezinmiş buralarda. / Pembe zakkum yeşil zeytin / döşenivermiş körfezin iki yakasına. / Yeşil zakkum pembe zeytin / bir gül düşmüş iki sevda arasına.'

Şöyle de biter:

'Pembe zeytin yeşil zakkum / ve iki insan arasındaki uyum, / 'her şey tamam' diyecekken / yine de eksik kalan bir şeyler var. / Ey unutuş, burada kal sen!.. / Körfezin ucunda beni bekliyor şimdi / 'Bir kayadan duman duman / On yedi metre atlayan' / suyun şairi Sutüven.'

***

'Suyun şairi' Sutüven, o ünlü şirini yazdığında dergilerde şiir yayımlatmaya da yeni başlamıştı. Dergilerde yayımlanmış şiilerini gördü ama bir kitabına dokunamadı elleri… Ancak ölümünden sonradır ki şiirleri bir kitap olarak ulaşabildi okurlara…

Yeni baskısı da yapılmadı kitabın…

Unutuldu mu?

Gönlü şiirle çarpanlar unutmamıştı.

Şairin yaşadığı Körfez'den bir nefes olan Gökkuşağı Dergisi, onu yaşadığı yerde, Edremit'te anma etkinliği düzenledi.

15 Aralık'taki etkinliğe şairin kızı Ayşe Sutüven ve oğlu Seyit Sutüven ile akrabaları da katıldı.

Körfez, Sutüven'i anımsadı…

'Gönlü temiz' şairi…

Türkiye, güzel insanları hep unutmaya eğilimliyken…

Unutmaya alkış tutarken…