Petra…

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından dünya mirası listesine alınmış bir antik kent.

Ürdün'de. Lut Gölü ile çöle 'lacivert bir kılıç gibi saplanan' Akabe Körfezi arasında bir yerde.

Milattan Önce 400 ile Milattan Sonra 106 yılları arasında Nebatiler'e başkentlik yapmış, sonra Romalılar'ca işgal edilmiş.

Kentte tiyatro, tapınak ve evler kireç taşına oyularak yapılmıştır. Kaya bloklarına oyulmuş tapınaklar, amfi tiyatro ve mezarlardan oluşan bir yapı… Üstelik 100 kilometrekare alana yayılmaktadır.

En büyük gizemi, El-Hazne altında gömülü gizli bir bölümün olmasıdır. Orada kral mezarları vardır.

Arkeolog ve İslam tarihi araştırmacısı Dan Gibson'un savı odur ki, şehrin Arapça adı Bakka'dır. Kur'an-ı Kerim'de anılan Mekke, gerçekte Petra'dır.

Müslümanlar'ın ilk kıblesi olduğu söylenir. Ulaşılabilen en eski camilerin kıble duvarları Petra'yı göstermektedir. Hz. Muhammed Mekke'de değil, Petra'da yaşamıştır.

***

Bunlar ansiklopedik bilgiler…

Şimdi ise Engin Turgay Kaptan'la Göksenin Kaptan arasındaki bir diyalogu aktaracağım… Uçaktalar. Gökyüzünden seyrediyorlar aşağıları…

Lut Gölü üzerine bir konuşmanın devamında Göksenin Kaptan diyor ki:

'–Asıl solunuzda muhteşem bir medeniyet var. Petra Kenti.

– Evet duydum. Etkileyici bir yermiş. Yoksa oraya da mı gittin?

Seslice gülmekten kendimi alamadım;

–Evet kaptanım.

–Sana hayret ediyorum. Sana boşuna filozof demiyorum.

–Kaptanım bir kent düşünün, yılda on altı gün yağmur yağıyor, ancak, geri kalan üç yüz kırk dokuz gün şehirde su var…'

(…)

–Petra, kitaplar dolusu anlatsanız bitmez. Roma kenti, ancak çok uluslu bir yer. Çok lisan aynı anda konuşuluyor. Pagan inanışları var. Ve uzay biliminde çok ileriler. Yıldızları neredeyse çözmüşler.

–Yapma yahu!

–Ancak çeşitli rivayetler var. Şehirdeki insanların büyük bir ses dalgasıyla yok edildikleri söyleniyor.'

(…)

'Nebatiler diye bir halk yaşıyor. Ve bir gecede yok oluyorlar.'

***

Bir romandan (*) aktardım bu konuşmayı…

Erhan Doğan'ın dördüncü kitabı 'Petra'nın Kollarında'dan…

Kitap, Göksenin Kaptan'la uzun mu uzun bir yolculuğa çağırıyor okurları. Göklerde ve kentlerde… Gerçek zaman olarak kısa bir süreden söz ediyorum. Ama gerçekte binlerce yıl süren bir yolculuğa… Çünkü göklerin ve kentlerin tarihinde bir yolculuk bu.

Çünkü şizofren bir kaptan o! Kaptan dediğim pilot.

İyi ki şizofren.

Değilse nasıl çıkarabilir okuru bu binlerce yıllık bir yolculuğa…

Bundandır ki, Troyalı bir ozan o aynı zamanda…

Romanı okurken Troya'dan Sardis'e, Karun hazinelerinden İskenderiye'ye uzanan nice yolculuk bekliyor sizi. Tarihte ve Anadolu üzerinden Asya'ya gökyüzünde…

***

'Bu romanı yazarak, kendimi de dahil ederek insanlığa haddini bildirmek istedim.' diyor yazar 'Önyazı'da…

Bildiriyor da…

Kitabın teknik açıdan Türkiye'de ilk olan bir özelliği de var ki, 'gizyazı uygulayımbilimi' kullanılarak düzenlenmiş sayfaları. Sayfalardaki kodlar üzerinden, taşınabilir iletişim araçlarınızla, cep telefonlarıyla ilgili görsellere, çekim kayıtlarına ulaşabiliyorsunuz kolayca… Romanda geçen yerleri, görsel olarak da görme olanağınız oluyor böylece.

___________________________

(*) Erhan Doğan, 'Petra'nın Kollarında', DüşGezginleri Yayınları, Basım: Temmuz 2019, Ankara.