Ders kitaplarından anımsadığımız bir şiirdir 'Elhan-ı Şita':

'Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş; / Eşini gaib eyleyen bir kuş / Gibi kar / Geçen eyyam-ı nevbaharı arar…'

***

Şiiri okurken karın yağışını duyumsarız…

Usul usul dökülüşünü yere…

Şairin bu başarısıdır ki, ders kitaplarında karşımıza çıkan birçok şiir arasında ayrı bir yer edinmiştir Elhan-ı Şita'. Bundandır ki unutulmazlarımızdan olmuştur.

***

Şair hüzünlü bir fotoğraf gibi anlatır karı…. Öyledir de, bambaşka bir güzellik değil midir kar manzarası…

Kar manzaralarına bakarak 'Elhan-ı Şita'yı okurken hep düşünmüşümdür…

Yeryüzünü bu kadar güzelleştirmiş olsak… Kar yağarken izleyenlerin doyamadığı güzelliği sonsuz kılsak…

Ne mümkün!

Çünkü para, çünkü rant arzusunun önüne geçilemiyor bazı insanların…

Ve bu 'çünkü'ler karı da yağmaz etti… Kar, eski güzelliğiyle yağmıyor artık. Ankara'da kışları kar manzarasına doyum olmazdı. Son yıllarda özler olduk o manzaraları.

Nükleer santral, olmadık yerlere rüzgar enerjisi santrali (RES) kurma hevesi, altın arama, o güzelim Kaz Dağı'nı kel başa çevirme, doğanın dengesini altın için bozma, ne kazandırıyorsa yarınsız, geleceksiz insanlara… Tüm insanların geleceğini çalıyorlar böylece…

Karın, yağmurun yağmaması nedeniyle susuzluk tehdidine karşı ise tüm camilerde yağmur duası okutuyorlar.

Oysa biliyoruz ki, dengesini bozmasak doğanın, hiç de gerek kalmayacak bu dualara… Dua değil, kendisine saygı istiyor doğa…

***

'Yağmur duaları' falan darken geç de olsa geldi kış. Ankara sokaklarında, parklarında doyumsuz kar manzaralarını yaşattı bizlere Ocak ayı.

Karın yağışını seyrederek anımsadık 'Elhan-ı Şita'yı…

Karın usul usul yağışı ne kadar güzelse, o sırada karı izlerken 'Elhan-ı Şita'yı anımsamak ne kadar güzelse, Türkiye'mizin güzel bir ülke olmasını özlemek de o kadar güzel! 'Elhan-ı Şita' bunu da söyler aynı zamanda… Bağırmadan, slogan atmadan, kar yağışı gibi usul usul, sessizce…

Ama 'Karın usul usul yağışı, kar getirmiyorsa hiç öemli değil!' diye düşünenler katleteye devam ediyorlar doğamızı.

Bundandır en büyük çilemiz. Bundandır belki korona virüs salgını bile…

Kendisine saygı duyulmayan, her şeyi rant üzerine kuran sistemlere, bir yanıtı belki doğanın…

Ah, anlayabilsek bunu!

***

Biz Cenap Şahabettin'in şiirini anımsayalım yine de:

'Ey uçarken düşüp ölen kelebek, / Bir beyaz rîşe-i cenah-ı melek / Gibi kar / Seni solgun hadîkalarda arar; / Sen açarken çiçekler üstünde / Ufacık bir çiçekli yelpaze, / Na'şın üstünde şimdi ey mürde / Başladı parça parça pervaze / Karlar / Ki semadan düşer, düşer ağlar! / Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar; / Küçücük, ser-sefîd baykuşlar / Gibi kar / Sizi dallarda, lanelerde arar // Gittiniz, gittiniz siz ey mürgan, / Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar, / Yuvalarda –yetîm-i bî-efgan! / Son kalan maî tüyleri kovalar / Karlar / Ki havada uçar uçar ağlar!'