“Düşenin dostu olmaz…”

Son derece anlamlı olan bu atasözümüz, Ankaragücü’nün bugünkü durumunu ne de güzel açıklıyor…

Süper ligden talihsiz bir şekilde düşen Başkent ekibi, yeni sezonda bir türlü durulmuyor…  Deyim yerindeyse krizlere doymuyor…

Seçimli genel kurul öncesi göreve getirilen teknik direktör Kemal Özdeş ile anlaşmazlığa düşüp yolların ayrılması, anlaşmazlık dosyalarından dolayı gelen transfer yasağı, bir alt ligde oynamak istemeyen ve süper ligden birçok taliplisi olan Efkan Bekiroğlu’na Tolga Ciğerci’yi de dayatarak “paket transferde” ısrarcı olunması, sonradan Cihat Arslan’ın Efkan’ı istemesiyle bu iki futbolcunun kampa geç katılmaları, geçen sezondan kalan 7 yabancıdan yüksek maliyet yüzünden istenmeyen Saponaro ile Djokanovic’e lisans çıkarılmaması ve tam lig başlarken de Bassagog’un ile Stelious Kitsiou’nun süper lige gitme konusundaki istekleri, uzun süredir düşük olan maaşının düzeltilmesi bekleyen Renaldo Cephas’ın kaybolmasıyla neden olduğu kriz…

Son 3’lü krizin yansımaları da çok farklı oldu… Bassagog, biraz isteksiz görünmesine karşın profesyonelce davranarak maça çıktı… Kitsiou ise aniden sakatlandı… En garibi ise antrenmanlara çıkmamasına rağmen adı esame listesinde olan Cephas’ın ortalıkta gözükmemesi oldu. Bunun da gerekçesini de Cihat Hoca, maç sonu “kayıtlara geçsin diye adını yazdık” diye açıkladı. İşin daha garibi ise yönetim, olayın medyada yer alması üzerine kulübün resmî sitesinde, "Profesyonel futbolcumuz Renaldo Showayne Cephas’ın kaybolduğu hakkında, sosyal medyada ve bazı basın organlarında çıkan haberler asılsızdır" şeklinde bir açıklama yaparak, bir nevi teknik direktörünü yalanlayarak başka bir krizin önünü açtı.

Aslında böyle durumlarda yabancıları bir kenara bırakalım, kurtarıcı olarak hep aidiyet duygusuna sahip futbolcular, teknik kadro hatta yöneticiler aranır. Bu duygunun da takımda oluşması için alt yapıdan yetişenlerin hatırı sayılır bir sayıda olması şarttır. Bırakın Ankaragücü’nü çoğu kulüplerimiz, bu asil ve çoğu durumda kurtarıcı rolü üstlenen duygudan maalesef yoksundur. Başkent ekibinin yeni sezon için açıklanan 26 kişilik kadrosunda altyapıdan gelen ve yaşları 17-18 olan sadece 3 futbolcu bulunuyor.

Ne diyelim Allah kolaylık versin…

Oysa olaya sportif açıdan baktığımızda, ortaya çıkan 3’lü krize kadar Ankaragücü, otoriteler tarafından kadro kalitesi, futbolcuların uyumu, yapılan takviyelerle süper lig ayarında olduğu belirtilerek zirve için önemli adaylar arasında gösteriliyordu. TSYD kupasındaki Gençlerbirliği ile Kayseri ve Samsunspor’la yapılan hazırlık maçlarında sergilenen futbol da bu düşünceyi destekliyordu.

Gelelim 1.ligin ilk maçına… Ankaragücü, yaşanan krizlerden mi yoksa sorunlarını çözdükten sonra alel acele yapılan transferlerle tam bir toplama takım hüviyetindeki Şanlıurfa’nın katı bir savunma oyununu tercih etmesinden dolayı mı ilk yarıda etkili olamadı çözemedik. Hazırlık maçlarının en etkisiz görünen Bajic’in girdiği pozisyonları değerlendirememesi hatta bir atakta 1 metreden golü kaçırması, Başkent ekibinin neden ısrarla bir santrafor aradığını da desteklemiş oldu. Ancak aynı futbolcu 2.yarıda attığı golle hem tribünleri yatıştırdı hem de Dadashov’un alınmasıyla oluşacak rekabetin ciddi bir şekilde yaşanacağının sinyallerini verdi.. Nitekim Azeri oyuncu da girdiği dakikadan itibaren sergilediği futbol ve attığı klas kafa golüyle sarı-lacivertli taraftarları oldukça hoşnut etti. Taraftar deyince de Şanlıurfa maçındaki desteğin sayısal açıdan azlığı da gözlerden kaçmadı. Eğer bunun nedenleri araştırılıp gerekli önlemler alınmazsa işte asıl korkulması gereken kriz o zaman yaşanır. Unutulmaması gereken Başkent’in 114 yıllık koca çınarının asıl gücünü, tarih boyunca taraftarlarından aldığı yadsınamaz bir gerçektir. Yönetimin çözmesi gereken öncelikli konu da bence budur.

Tamam kriz üstüne kriz yaşanıyor ama enseyi hemen karartmamak gerekir. Yönetim işte böyle günlerde dirayetli olup olmadığını camiasına kanıtlamalı. Krizleri acilen çözmeli ve kulüp huzurlu bir ortama kavuşmalı. Ankaragücü bu kadar soruna rağmen büyük umutlarla girdiği yeni sezona iyi bir başlangıç yaptı. Önemli olan bunu sürdürebilmek.