30 Ağustos 1922’de kazanılan ve ülkemizi işgal eden Yunan ordularının denize dökülmesiyle sonuçlanan zaferin üzerinden yüz yılı aşkın bir süre geçti...

Buna karşın bu zafer siyaset ve tarih üzerindeki etkisi nedeniyle güncelliğini koruyor...

Çünkü 30 Ağustos’ta yalnıza askeri bir zafer kazanılmadı; modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yol da açılmış oldu.

***

30 Ağustos’un önemi o gün Afyon’da gerçekleşen bir savaşın çok ötesine uzanır...

Bu zafer kazanılmasaydı, emperyalistlerin planları gerçekleşecek, bölge coğrafyası farklı şekillenecek, en önemlisi Türkiye tarihi bugünkünden çok farklı bir biçimde yazılacaktı...

30 Ağustos zaferine kadar ülkede fiilen ikili bir yönetim vardı: Padişah tarafından oluşturulan İstanbul Hükümeti ve Büyük Millet Meclisi tarafından oluşturulan Ankara Hükümeti...

Emperyalistler ve onların uzantısı işgalci Yunan ordusu İstanbul Hükümeti’ni tanıyor; Ankara Hükümetini “isyancı güçler”in oluşturduğu, ortadan kaldırılması gereken geçici bir olgu olarak görüyorlardı...

Padişah Vahdettin’in başında bulunduğu İstanbul Hükümeti’nin kendisi de bu görüşteydi.

***

30 Ağustos zaferinden sonra Sevr Anlaşmasını oluşturan İngiltere, Yunanistan ve İstanbul Hükümeti’nin oluşturduğu blok Ankara Hükümeti’nin varlığını fiilen kabul etmek zorunda kaldı... Bu durumda Sevr Anlaşması fiilen geçersiz hale gelirken yeni bir barış anlaşması için görüşmeler yapılması gündeme geldi. Lozan’da toplanması kararlaştırılan barış konferansını organize eden İngiltere, konferansa İstanbul Hükümeti’nin yanı sıra Ankara Hükümeti’ni de davet etti...

Ancak Ankara, Türkiye’yi temsil edecek tek yetkili hükümetin Meclis Hükümeti olduğunu savunarak İstanbul Hükümeti’nin bir uzantısı olarak hareket etmeyi reddetti. Bu karmaşa, Büyük Millet Meclisi’nin saltanatı ilga etmesiyle son buldu...

 30 Ağustos zaferi kazanılmasaydı, durum tam tersi yönde gelişecekti.

***

Bilindiği gibi Türkiye’nin geleceği Lozan’da şekillenmiştir...

Lozan’da iki karşıt güç karşı karşıya gelmiştir: Modern Türkiye Cumhuriyetini temsil eden İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyeti ve müttefikleri temsilen Yunanistan’ı himayesi altına alan Lord Curzon önderliğindeki İngiliz heyeti...

Ancak Lozan barış konferansı gündeme geldiğinde Türkiye’yi temsil edecek heyete kimin başkanlık edeceği sorunu Ankara Hükümeti’nin içinde tartışmalara yol açmıştır...

O dönemde Meclis Hükümeti’nin başbakanı Rauf Bey’di (Orbay). Rauf Bey, Birinci Dünya Savaşı sonunda Talat Paşa kabinesinin istifa etmesiyle kurulan Ahmet İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nâzırlığına getirilmiş, bu sıfatla Osmanlı devletinin teslim olması ile imzalanan Mondros Mütarekesini imzalamıştı. Mütarekenin imzalanmasının ardından 2 Kasım 1918 tarihli İstanbul gazetelerine verdiği bir demeçte “Devletimizin bağımsızlığı, milletimizin gururu tamamıyla kurtarılmıştır. Sizi temin ederim ki, İstanbulumuza tek bir düşman askeri çıkmayacaktır” demişti. Ancak kendisine verilen sözlerin aksine, İngiltere’nin başını çektiği müttefik kuvvetleri İstanbul’u, onların bir parçası olan Yunan ordusu da Anadolu topraklarını işgale başlayınca Rauf Bey, askerî ve siyasî tüm görevlerinden istifa ederek Mustafa Kemal Paşa ile temasa geçmiş ve 24 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçerek Anadolu ayaklanmasının ilk temsilcisi olan Heyet-i Temsiliye içinde görev almıştı...

Rauf Bey, 30 Ağustos zaferi kazanıldığında Mondros Mütarekesini imzalamış olmanın ezikliği ve acısını halen üzerinde taşımaktaydı. Bu nedenle imzalanacak yeni barış anlaşması için yapılacak görüşmelere “Meclis Hükümeti’nin Başbakanı” sıfatıyla katılmak ve Mondros Mütarekesinin “lekesini” temizlemek istiyordu. O dönemde Erzurum Kongresi’nin organizasyonunda önemli rol oynayan ve Heyeti Temsiliye’nin askeri yönden en önemli temsilcisi olan Kazım Karabekir de Rauf Orbay’ın görüşme heyetine başkanlık etmesinden yanaydı...

Ancak Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa’nın saltanat yanlısı olmaya devam etmeleri karşısında

Mustafa Kemal Paşa, saltanatın ilga edilmesi ve görüşmelere o zamana kadar askeri görevler dışında görev almamış Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’nın (İnönü) başkanlık etmesi gerektiğini savundu. 30 Ağustos zaferini kazanmış olmanın verdiği güçle bu kararını Meclis’e de kabul ettirmeyi başardı.

***

Bu gelişmeler, saltanatın kaldırılmasının yanı sıra Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay ve Kazım Karabekir Paşa’dan oluşan ilk üçlü yönetimin dağılmasının ve cumhuriyetin ilanına kadar uzanacak siyasi gelişmelerin yolunu açtı...

 Lozan Barış Anlaşması’nın imzalanmasıyla başlayacak olan yeni dönemde Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ve onu destekleyen Fevzi Paşa (Çakmak) ile İsmet Paşa (İnönü) bu yeni dönemin temsilcileri olarak öne çıktılar...

Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa ise kendilerini destekleyen Refet Paşa (Belen) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte hareket ederek Cumhuriyetçi Terakkiperver Fırka’nın kurulmasına kadar uzanacak olan bir muhalefet hareketini başlattılar.

(Devam edecek)