Venezuela, şu anda büyük bir borç krizi ile karşı karşıya...
Bunun en büyük nedeni, son yıllarda fiyatların düşmesine bağlı olarak petrolden elde edilen gelirin azalması ve ABD'nin ekonomik yaptırımları nedeniyle yaşanan sıkıntılar...
Şimdi bunların üzerine zaten azalmış olan petrol gelirlerinin 'dondurulması' da eklenmiş bulunuyor.
***
Venezuela'nın elde ettiği döviz gelirlerinin yüzde 96'sı petrol ihracatından kaynaklanıyor...
Trump Venezuela petrol gelirlerine el konulacağını açıkladığında ABD günde yarım milyon varil ithalatla Venezuela petrolünün en büyük alıcısı durumundaydı ve yapılan ithalatın karşılığı nakit olarak Venezuela'ya akmaktaydı...
Artık Maduro başkanlığındaki Venezuela Hükümeti bu gelirden yararlanamayacak.
***
Bu konu ile ilgili olarak ABD adına yapılan açıklamada, 'Venezuela isterse bize petrol satmaya devam edebilir, ancak para Maduro hükümetine değil dondurulmuş banka hesabına gider. Bu durumda tercih kendisinin' deniliyor...
İşin kötü tarafı, Venezuela, halen çıkardığı petrolün üçte birini ihraç ettiği Çin ve Rusya gibi kendisini destekleyen ülkelere de büyük ölçüde borçlanmış durumda...
Dolayısıyla bu ülkelere ihraç edilen petrolden elde edilen gelirin önemli bir bölümü borç ödemelerine gitmek zorunda.
***
Durumun vehametini daha iyi anlayabilmek için Venezuela'nın ekonomik yapısına bir göz atmak gerekiyor...
Chavez öncesinde de Venezuela, petrol gelirlerine rağmen hızla borçlanan bir ülke durumundaydı...
Bunun nedeni o dönemde de petrol fiyatlarının olağanüstü düşük olması ve elde edilen petrol gelirlerinin, tıpkı ülkenin borç olarak aldığı krediler gibi 'elit' bir kesim tarafından 'hortumlanması'ydı.
***
1990'lı yıllarda neo-liberal ekonomi ilkelerini uygulayan tüm ülkelerde revaçta olan bir teori vardı...
Bu teoriye göre, ülkelerin zenginleşmesinin ve refaha erişmesinin yolu zenginlerin daha da zenginleşmesinden geçmekteydi... Bu olay sayesinde 'aşağı damlama etkisi' ('trickle down effect') olarak çevrilebilecek bir olay gerçekleşecek ve bu sayede 'yukarıdakilerin' elinde birikecek zenginliğin bir kısmı 'aşağıdakilere' iş, kredi, sosyal yardım vb. olarak dönecekti...
Böylece biriken zenginlikten yoksullar da 'damlalar halinde' payını almış olacaktı.
***
Bu teori, başka bir çok ülkede olduğu gibi Chavez öncesi Venezuela'da da uygulandı... Ama iddia edilenin tam aksi yönde sonuçlar verdi...
Petrolden ve uluslararası kredilerden gelen para akışı küçük bir azınlığın cebine girdi... Oradan da üretken olmayan yatırımlara, lüks tüketime ve kimbilir daha nelere harcanarak buharlaşıp gitti...
Yoksulların payına düşen küçük damlalar yani sosyal yardımlar ise 'deniz bitince' kesildi.
***
1998 yılında Chavez'i iktidara getiren 'aşağıdan gelen dalga' bu sürecin sonunda oluşmuştu...
Borç krizi kapıya dayandığında, 'reformcu' başkan Carlos Andres Perez, sıcak para akışını yeniden başlatabilmek için IMF'nin kapısını çalmak zorunda kalmış ve mecburen 'kemer sıkma programı' uygulamıştı... Kemerin sıkılmasına da 'sosyal yardım kesintileri' ve dolaylı vergilerin artırılması ile başlanmıştı...
Ardından 'Caracasso olayları' olarak bilinen büyük bir sosyal patlama yaşanmış ve sonunda iki büyük partinin sırayla ülkeyi yönetmesine dayalı 'Punto Fijo sistemi' çökmüştü.
***
Chavez, o zamana kadar küçük bir azınlığın cebine giren paranın yönünü gecekondu mahallelerine ve küçük tarım işletmecilerine çevirme vaadinde bulunarak iktidara geldi...
İktidara geldikten sonra da sözüne sadık kalarak bu yönde bir politika izledi ve iktidarını güçlendirdi...
Bu politikanın uygulanmasını mümkün kılan en önemli etken petrol gelirleriydi.
***
Şimdi gelinen noktada Chavez'in halefi Maduro, petrol gelirlerinin büyük bir bölümüne erişemeyecek...
Bu durumdan, en çok Chavez'in geliştirdiği sosyal yardım ağlarından yararlanan yoksul kesim ile geçtiğimiz dönemde aşırı borçlanmış olan orta kesim etkilenecek...
Peki, bu durum onların siyasal tutumlarına nasıl yansıyacak?
Bir sonraki yazımızda bu konuyu ele alacağız.