Sadece ülkemizde değil uluslararası platformlarda ve her alanda kullanılabilen son derece anlamlı bir deyim var:

Tarih yazmak ya da tarih olmak.

İçinde ders veren, uyaran, yol gösteren, övgü ve yergi gibi unsurları taşır.

İnsanların hangisine nail olacaklarına, erişeceklerine yaptıkları icraatlar, belirledikleri hedefler ve sonuçta ulaştıkları noktalar belirleyici olmaktadır.

Gençlerbirliği’nin 16 Temmuz’da yapılacak genel kurul öncesi başkanlık olayını değerlendirdiğimizde bu deyim bana çok uygun geldi.

Hani Türkiye’nin tesis ve maddi olanakları nedeniyle en popüler kulüpleri arasında gösterilen İlhan Cavcav’ın Gençlerbirliği’ni enkaza dönüştüren, eski siyasilerin deyimiyle 1 kuruşa muhtaç duruma düşürenlerden takımı kurtarmak ve düzlüğe çıkarmak için elini değil kafasını taşın altına sokan Niyazi Akdaş’ın başkanlık dönemini beyinlere kazımak için bir kez daha irdeleyelim.

Ne yaptı Niyazi Başkan?

Öncelikle koca kulübü icracıların istilasından kurtardı, cebinden 100 milyon TL harcadı, bazılarının yaptıkları gibi (Berat Özdemir’in Trabzonspor transfer edildiğinde) geride bıraktıkları 137 milyon TL borca aldırmayıp, kulübe koydukları parayı kurtarma derdine düşmedi. Arda Güler’in transferinden gelen parayla transfer yasağını kaldırıp, l00.yılına giren kulübün ikinci lige düşmesini engelledi. Kendi yönetiminden bile yardım görmedi. Hataları olmadı mı? Elbette ki oldu. Çünkü böylesine kritik bir görevde hata yapmamak mümkün değil.

Sonunda bir kez daha genel kurul kararı aldı. Yine blöf yapıyor, kimse çıkmayacağı için yeniden kendisini başkan seçtirecek gibi sözlere hedef oldu

Bilmiyorlar ki içinde gerçek Gençlerbirliği sevgisini taşıyanların, kulübün kendisine ihtiyacı olduğunda, başı dara düştüğünde hemen yardıma koşmayı gerektirir. Hem de kendi çıkarlarını korumak, verdiği paraları kurtarma derdine düşmeden…

Şimdi bir başkan adayı çıktı, Bilişim sektöründen… Adını son dönemlerde duydum ama kendisini tanımıyordum. 45 yıllık Gençlerli olarak kulübü iyi tanıyan, konulara hâkim olan daha açıkçası akil insanlara danışma gereği duydum…

Referansları iyi gibi, kulübün acil ihtiyacı karşılayacak güce de sahipmiş. İyi bir yönetim oluşturup, kendini genel kurul delegelerine anlatabilirse faydalı olabilirmiş… Söylentilere göre Niyazi Akdaş’ın desteğini de almış.

Adaylığını açıklayan bu tek iş insanı Osman Sungur’un Gençlerbirliği haber ajansında yer alan son demecini okudum. Taraftarlardan destek istemiş, Profesyonel bir yönetim modeli ve ekonomik olarak güçlü bir yönetimle gelmeye hazırlandıklarını ve tek hedeflerinin Süper Lig olacağını söylemiş.

Şimdi Sayın Osman Sungur’un önünde çok güzel örnekler var…

Yazımın başlığında vurguladığım gibi, tarih yazmak ya da tarih olmak kendi elinde…

Şimdiden hayırlı olsun…İzleyip göreceğiz.