Konya Şehir Hastanesi'nde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya'nın, bir hasta yakını tarafından vurularak öldürülmesinin yankıları devam ediyor. Karakaya'nın katli ve bu cinayete yönelik tepkiler vesilesiyle bir kez daha gördük ki Türkiye'de toplum giderek daha fazla çığırından çıkıyor; en temel insan haklarının kullanımına ilişkin baskının dozu arttıkça artıyor.

Ekrem Karakaya'nın meslektaşlarının yaptıkları iş bırakma eylemine polisin müdahalesi, neresinden bakılırsa bakılsın utanç verici. Ülkenin en iyi yetişmiş insanlarına uygulanan polis şiddeti, herhangi bir konuda sorunu olduğu için sesini duyurmak isteyen insanlara birer gözdağı niteliğini taşıyor. Yani, ülkede hakim olan tek adam zihniyeti, 'ne yaşarsan yaşa, ölsen bile sesini çıkarma' diyor.

İmamından cemaatine kadar hepsi aynı ses tonu, aynı tehditkar tavırla konuşuyor.

Konya Kayalar Camisi imamı Ahmet Gür'ün doktorları hedef aldığı cuma hutbesi gerçek anlamıyla korkunç. Acil servisler açık olmasına rağmen bu konuda bir ibadet mekanında yalan söyleyecek kadar vicdanı çürümüş bu imamın sözleri dehşet verici:

'Dün hastanelerin hiçbir tanesi görev yapmadı. Günlük iğne yaptıracak, serum alacak adam var, tedavi olacak adam var. Bu kadar fırsatçılığa da gerek yok. Bu neyi getirir? Doktorların daha fazla öldürülmesini gerekir. Bu tahriktir. Geçen hafta anlatmadım mı kadın cinayetlerini. Televizyonlarda göstere göstere kadın cinayetlerini çoğalttık. Bu neyi getirir yani? Vardın, hastaneden boş döndün. İğne yaptıracaksın, oğlun ölecek evinde. Doktor da dedi git bugün grevdeyiz. Öldürmez misin, dövmez misin, sövmez misin?'

Bu sözler, doktorların öldürülmesini meşrulaştıran hutbeden belli ki rahatsızlık duyan biri tarafından videoya alınmasıyla duyuldu. Ancak onlarca kişiden oluşan koca bir cemaatte bu hutbeyle ilgili en ufak bir rahatsızlık yok ve herkes kuzu gibi dinliyor. Kim bilir, Türkiye'nin dört bir yanındaki camilerde ne nefret tohumları ekiliyor da biz farkında bile değiliz.

AKP'li Merve Kavakçı'nın kızı Mariam Kavakçı'nın paylaşımı da en az Konya'daki imam kadar insaftan yoksun. Mariam Kavakçı 'İçki, şiddet ve insan ölümlerinin önde gelen sebeplerinden olmasına rağmen içkilerine laf ettirmeyen doktor arkadaşlar masum hastaları mağdur ederek şiddeti protesto etmeye karar vermişler' şeklinde yazıyor. Bir doktorun öldürülmesine tepki gösterenlerin eylemi ile içki içmek arasında nasıl bir bağlantı kuruldu bilinmez ama zihnin hastalıklı bir zihin olduğu aşikar ve amaç da hedefi şaşırtmak…

Benzer örneklerin sayısı hayli fazla. Doktor eylemlerine ilişkin paylaşımların altına yazılanlar kan dondurucu nitelikte ve hepsinde de şaha kalkmış bir cehalet ordusunun saçtığı kin, nefret, temel insan hakları bilincinden yoksunluk açığa çıkıyor.

Yoksulları, mağdurları, sağlık sistemindeki çarpıklardan dolayı tedavi olamayan insanları, öğretmene, doktora, mühendise yani eğitimli-kültürlü kesime karşı kışkırtmak, düşmanlık duygularını canlı tutmak yoluyla kamplaşma yaratmak olsa olsa seçmen konsolidasyonunu sağlar. Gelin görün ki, bu konsolidasyonun ne sözkonusu politikayı izleyenlere faydası vardır ne de ülkenin genel çıkarlarıyla uyumludur.

Hele de bir imamın sevgi ve hoşgörü diliyle konuşması, gündelik siyasetin içine bu kadar girmemesi gerekirken parti görevlisi gibi davranmasının, şiddeti bu rahatlıkta meşrulaştırmasının affedilir yanı yoktur.