Yaşam koşullarının ağırlığı dayanılmaz hale gelince, düze çıkma hayalleri de giderek azalıyor.
Çıkış yolları arayan, olanla yetinme zorunluluğunda kalan insanlar, içinde bulundukları açmazdan kurtulabilmek için çırpınıp duruyor.
Ama hesaplar tutmuyor…
Doluya koyunca almıyor, boşa koyunca dolmuyor.
Çaresizlik çemberi giderek daralıyor…
Bataklığın ortasında kalmış gibi…
Çırpındıkça, daha çok batıyor…
‘’Ah’’larla, ‘’vah’’larla geçiyor ömür…
Yaşama dair eksiler, birer habis ur gibi geride kalan umut zerrelerinin çevresini kuşatıp yok ediyor.
Hele mevsim kışsa…
‘’Boş midelerden gelen ‘’zil’’ sesleri, artan hayat pahalılığı karşısında daha da duyulur hale gelmişse…
İnsanlar zor günlerin esareti altındaysa…
TV’lerde, gazete sayfalarında yer alan reklamlar bile, açmazın ulaştığı noktaları görmeye yetiyor.
‘’Ürkütmesin’’ diye sonu ‘’.99’’la biten reklamlar…
Patlıcan 39.99,
Domates 49.99,
Fasulye 39.99…
Giyim-kuşamdaki durum da farksız…
‘’.99’’ formülü giyim-kuşam mağazalarında satışa sunulan ürünlerin de vazgeçilmezi.
Bir de nostalji kervanına katılan ve katılmak üzere sıraya giren ürünler var…
Örneğin pastırma, sucuk…
Bunlar öncü grup..
Peynir, bal, kaymak tereyağı arkadan geliyor…
Böyle giderse, alfabe kitaplarındaki ‘’top’’lar, ‘’topaç’’lar’’ yerlerini ‘’pastırmaya’’, ‘’sucuğa’’ ve ‘’hasretliğe namzet’’ diğer ürünlere bırakacak;
‘’Ali bu pastırma’’
‘’Mehmet bu sucuk’’
‘’Fatma bu bal’’
Durum bu…
Ama bizde hala asgari ücretin, açlık sınırının üstüne çıkıp çıkmayacağı konusu tartışılıyor.
En düşük emekli aylığı 7 bin 500 lira…
Ve hala yaşıyor…
En azından soluk alabiliyor…
Elalemin rekortmenlerine bakıyorum;
Yok efendim 100 metreyi akıl almaz bir süratle koşuyormuş…
Yok efendim, denizde bilmem kaç metre derinliğe inebiliyormuş.
Daha bir sürü ıvır-zıvır…
Geçin efendim bunları…
7 bin 500 lira aylıkla ay sonunu getirin de görelim…