Fiyat ve değer algısı

Fiyat ödediğiniz şeydir. Değer ise elde ettiğiniz. Fiyat bir şey olabilir, ancak değer her şeydir. Değerin fiyatla pek ilgisi yoktur. Günümüzde çoğumuz "değer" kelimesinin anlamını "fiyat" kelimesiyle karıştırıyoruz. Ya da belki "maliyet" kelimesiyle... Ancak bu tür terimler çok farklı şeyler ifade eder. Elbette gerçek dünyada "değer"in ne olduğu algısı daha incelikli ve çok daha özneldir. "Fiyat" bir nesnenin ya da hizmetin maddi karşılığıdır. "Değer" ise, kıymeti para ile ölçülemeyen manevi bir boyuttur. Örneğin sevginin, dostluğun, hayallerin, ya da sıcak bir gülüşün fiyatı olabilir mi? Olmaz, olamaz.

Her zaman sadece fiyata odaklanmak gerçek değeri gözden kaçırmayı da kolaylaştırır. Söyler misiniz bana, hangi mutluluk parayla satın alınabilir? Dostlarınızla hoş bir sohbet eşliğinde içtiğiniz sıcak bir çayın değeri ne kadardır? Ya da ihtiyaç sahibi bir garibana verdiğiniz 100 liranın gerçek değerini ölçmek mümkün müdür? Başını okşadığınızda mutlu olan bir çocuğun yüzündeki gülümsemenin fiyatını ölçebilecek para icat edilmiş midir?

“İnsanda cahillik hissi öğrenmeyle başlar. İnsan ne kadar çok şey öğrenirse o kadar çok şey bilmediğini anlar. Ama hiç okumayan, hiç öğrenmeyen çok şey bildiğini zanneder. Bu yüzden öğrenme çok önemli. Bunun için de zamanı çok iyi kullanmalı ve öğrenmek için de gayretli olmalıyız. Eskiden her şeyin bir değeri vardı. Sevginin, dostluğun, muhabbetin hatta insanlığın da... Sanki şimdi hiçbir şeyin anlamı da yok gibi.

Yaşadığımız finansal ve ekonomik kriz, değerin gerçek anlamına ilişkin kavrayışımızı yitirmemizden kaynaklanıyor. Modern kapitalizmde, değer yaratma, yani sağlıklı bir ekonomiyi ve toplumu ayakta tutan üretim süreci, değer gaspı kadar ödüllendirilmiyor. Finanstan büyük ilaç sanayisine ve enformasyon teknolojisine kadar, esas hedef üretmek değil, üretilen değere sanki el koymak gibi. Birikim ve tasarrufa yönelmemizi engelleyen, yangından mal kaçırırcasına tüketmemize neden olan kuyruklara girmemize, o ayakkabıyı da sepete eklememize, 'bir değil beş paket' almamızı güdüleyen harcama savurganlığıyla olan cüzdanlarımıza, birikimsiz geleceğimize oluyor.

Bir zamanlar ekonomik düşüncenin ana payandası olan değer kavramının anlamı ve taşıdığı önem de artık pek tartışılmıyor. İnsanoğlu hem sevdiklerine güzel sözler söylemek isterken; hem de bu konuda yaşanan bazı hayal kırıklıklarını da anlatmak telaşında. İşte böyle durumlarda değer vermek ile ilgili sözler ön plana çıkar. Bazen insana hak ettiğinden fazla değer verilir, bazen ise o değeri göstermek için çaba sarf edilir. Böyle durumlarda duygu ve düşünceleri en iyi şekilde ifade edebilmenin yolu da özel sözler kullanmaktır. Bunlar daha çok değerli sözler olarak öne çıkar.

Özetle; bazı şeylerin değeri para ile ölçülemez, satın alınamaz, maddiyatla ilişkilendirilemez. Aslında “Sizin gerçek değeriniz insanlara karşı beslediğiniz hislerle, yaptığınız işlerle, davranışlarla ve yapacağınız iyiliklerle ölçülür,” diyen Albert Einstein yerden göğe kadar haklı değil mi?