İspanya’nın İki futbol devini birbirine düşüren Arda Güler’in transfer olayı, altyapının yeniden gündemimize oturmasına neden oldu.
Kulüplerimizin milyarlarca liralık borçları varken, bir bilemedin 2 yıldız futbolcunun bir yıllık maliyetleri ile belki de geleceklerini kurtaracak bir altyapı sistemi kurabilirler… Daha da ileri gitmek isteyenlerin yani Arda gibi futbolcuları yetiştirerek bunu iş edinmek isteyenler için Amerika’yı yeniden keşfetmeye de gerek yok.
Çünkü önlerinde Arda’yı Türk futboluna kazandırarak, 1 milyar euroluk serbest kalma maddesini sözleşmeye koydurtan bir kulüp örneği var.
Bu kulüp Gençlerbirliği’nden başkası değil. Ancak bir hatırlatma yapalım İlhan Cavcav döneminin Gençlerbirliği ekibi…
Türk Kulüplerinin Afrika kıtasına açılmasına ön ayak olan Başkent ekibi, bulduğu genç yetenekleri, parlatıp özellikle 3 büyüklere satarak kulübün borçsuz- harçsız üstelik kasası dolu bir hale gelmesinde büyük rol oynadı. Özellikle Kona, Kushe ve Moshoeu ile büyük sükse yaparak bu futbolculardan iyi para kazanmıştı.
Alt yapı takımları için yaptırılan 5 yıldızlı bina kulüp için ayrı bir övünç kaynağıydı. Çok ucuza mal edilen Geremi’yi Real Madrid’e 5 milyon dolara satarak yaptırılmıştı.
Rahmetli Cavcav döneminde bir futbolcu üretim fabrikası gibi çalışan Gençlerbirliği, sadece "dört büyükler"e 34 futbolcu sattı.
Fenerbahçe: Deniz Barış, Erkan Sözeri, Gökhan Gönül, İlhan Eker, İsmail Güldüren, Kemalettin Şentürk, Metin Diyadin, Orhan Şam, Serkan Balcı, Tarık Daşgün, Uğur Boral, Ümit Özat
Beşiktaş: Ahmed Hassan, Ali Eren Beşerler, Ali Günçar, Ali Tandoğan, Baki Mercimek, Mustafa Pektemek, Okan Koç, Rahim Zafer, Souleymane Youla, Tolga Doğantez, Tuna Üzümcü, Veysel Cihan, Galatasaray: Ahmet Yılmaz Çalık, Ergün Penbe, Osman Coşkun, Ümit Karan
Trabzonspor: Aykut Demir, Ayman Abdulaziz, Fredrik Risp, Giray Kaçar, Isaac Promise, Soner Aydoğdu
Peki bu kadar övdüğün Gençlerbirliği, neden bu halde diye sorabilirsiniz…
Bu ibret alınması gereken çöküş dönemini elimden geldiğince açıklamaya çalışayım.
Bunun iki önemli nedeni var; birincisi kötü yönetim daha doğrusu iş bilmez yöneticiler, ikincisi ise sevgisizlik…
İlkine katılanlar arasından bu sevgisizlik ne alaka diyenler çıkabilir.
Gençlerbirliği camiası İlhan Cavcav gibi bir değeri yitirince ne yapacağını bilmez durumdaydı. Çünkü hiç kimse; Gençlerbirliği’ni kendi öz evlatlarından ayırmayacak kadar seven, kulübün 1 kuruşuna dahi sahip çıkan, gereksiz masraflardan hatta fazla çay tüketimine bile tahammülü olmayan, borçsuz – harçsız, birçok kulübü imrendirecek kalitede tesislere, mükemmel bir alt yapı kadrosuna sahip daha da önemlisi tüm kulüpler mali sıkıntı çekerken kasasında 70 milyon TL civarında parası olan kulübü, 39 yıl süreyle başkanlık yapan İlhan Cavcav’dan ayrı düşünemiyordu.
Genel kurul delegeleri, vefatından sonra bu düşüncelerle belki de ucundan biraz bulaşmıştır diye büyük oğlu Murat Cavcav’ı başkanlığa getirdiler.
Ama efsane başkanın son dönemlerinde yakın dostlarıyla paylaştığı, “Ben öldükten sonra göreceksiniz kulübün tüm paralarını bitirir ve takımı da aynı yıl küme düşürürler” şeklindeki sözlerinden habersizlerdi. İçine doğduğu gibi de oldu… Kötü yönetim nedeniyle hem paralar tükendi hem de yapılan hatalı transferler yüzünden kulüp borç içinde yüzmeye başladı. Namus belasına ve alt yapısındaki gerçek Gençlerbirliği sevenlerin çabalarıyla bir yıl sonra tekrar ait olduğu süper lige çıktı.
Ancak düzen bozulmuştu bir kere… 2020-21 sezonunda yeniden 1.lige düştü. Kasalarının dışında kadroları da adeta boşaldı. Sözleşmesi bitenler, alacakları nedeniyle bonservislerini alıp gidenler yüzünden tüm iyi futbolcuları kapışıldı. Sözleşmesi nedeniyle kulüpte kalan İrfan Can Kahveci (Başakşehir- 2017), Mert Çetin (Roma-2019), Berat Özdemir (Trabzon -2021), Arda Kızıldağ (A.Gücü- 2021) gibi tüm futbolcular da yöneticilerin tarafından kulübe verdikleri paralarını kurtarmak için çok düşük bedeller karşılığında elden çıkarıldılar.
Sadece üst kadro değil, altyapıda da gelir getirmesi düşünülenler bile 13-14 yaşında olmalarına bakılmaksızın yöneticiler tarafından alıcılara pazarlanmaya başlandı
İşte 14 yaşındaki Arda Güler’in Fenerbahçe’ye 400 bin TL’ye o da 2 taksitle transferi de bu döneme denk geldi.
Arda olayı dileriz ki günlük başarılar peşinden koşan, kulüplerimizin geleceğine ipotek koyan, borç batağına sürükleyen yöneticilerin aklını başına getirmiştir. Altyapıdan çıkan bir futbolcunun bile kulübün maddi durumuna nasıl bir etki yaptığının en çarpıcı bir örneğidir. Düşünün 400 bin TL’ye alınan bir yeteneğin 3-4 yıl içinde kulübüne bonuslarla birlikte sağladığı 30 milyon euroluk (865 milyon TL) kazanç, Türk futbolunun kurtuluş reçetesi olmaz mı?