Okuma tutkunu olan insanların başucu kitapları vardır. Sevmişlerdir, ayrı bağlanmışlardır o kitaplara. Ne çok okurlarsa okusunlar, o kitapların yeri ayrıdır.
Ülkelerin de 'başucu kitapları' vardır.
Türkiye'nin başucu kitabıysa 'Söylev'dir (Nutuk).
***
Söylev, Kurtuluş Savaşı sürecini ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatır.
Türkiye'nin yönetim şeklinin Cumhuriyet olması öyle kolayca sağlanmamıştır. Bunu anlatır…
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Ankara'da, Meclis'te birçok milletvekilini ayrı bir korku sarar. Cumhuriyet rejimi korkusu.
İsterler ki, savaş kazanılmıştır tamam, artık yönetim sahibine, yani padişaha iade edilmelidir.
Şu sözler, o yılların Başbakan'ı Rauf Orbay'a ait:
'Bu vatan tehlikeye düştü, işgale uğradı. En çok sen çaba gösterdin, biz de sana yardım ettik. Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre artık emaneti sahibine iade etmenin zamanı geldi.'
Sözlerin kime söylendiğini anladınız!
Mustafa Kemal'e bu sözler söylenirken, İsmet Paşa Lozan'dadır. Bugünlerde yeniden tartışma konusu yapılan Lozan Antlaşması için… Sultan Vahdettin daha yeni kaçmıştır yurt dışına.
Orbay bu sözleri ona, Mustafa Kemal'e, Kurtuluş Savaşı'nın komutanlarından Refet Bele'nin Etlik'teki bağ evinde söylemiştir. Akşam yemeğine çağırmıştır Mustafa Kemal'i. Bunları söyleyebilmek için çağırmıştır. Dört kişidirler masada. Refet Bele, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Mustafa Kemal.
Masada, Mustafa kemal'in yanındaki üç kişinin hepsi aynı düşüncededir. Yani, en yakın arkadaşları…
***
Şimdi bir ayrıntıya daha bakalım.
1921 Anayasası'na göre seçimler iki yılda bir yapılıyordu. 23 Nisan 1920'de açılan Meclis'in seçimle yenilenme zamanı gelir buna göre.
Mustafa Kemal'in Meclis'e alınmaması için bir tuzak kurar bazı milletvekilleri. Seçim Yasası'nda değişiklik yapılması için kurnazca bir önerge hazırlarlar. Buna göre Misak-ı Milli sınırları dışında doğmuş olan kişiler milletvekilliğine aday olamayacaktır. Yine bir ilden aday olabilmek için o ilde en az beş yıl oturmuş olmak gerekecektir.
Bakar mısınız!
Mustafa Kemal, Meclis Başkanı olarak, en yakın arkadaşlarının hazırladığı bir tuzak olan önergeyi okuttuktan sonra şu sözleri söyler:
'Doğum yerim Selanik Misak-ı Milli sınırları dışında kalırken, devlet Selanik'i tek kurşun atmadan Yunan'a verirken ben diğer bir yurt köşesi olan Derne'de savaşıyordum. Hiçbir yerde beş yıl oturamadım. Otursaydım, Bingazi'de, Derne'de, Sina'da, Filistin'de, Çanakkale'de, Kafkaslar'da, Sakarya'da olamazdım. Ama ben oralarda olmasaydım bu önergeyi veren efendilerin doğum yerleri de Allah korusun sınırların dışında kalırdı… Şimdi millete soruyor ve cevabını bekliyorum. Bu önergenin sahibi efendileri buraya gönderen millet onlar gibi mi düşünüyor?'
Soruya yanıt veriyor millet. Meclis'e binlerce telgraf yağıyor. Geri çekiliyor önerge. Ve o seçimlerde Ankara'mızın Bala İlçesi'nden milletvekili seçiliyor Mustafa Kemal.
***
Özeti…
Biz Cumhuriyet'ı sokakta bulmadık. Söylev'de ayrıntılarıyla anlatılıyor hepsi…
Çetin Kurtuluş Savaşı sürecinin ardından bir de Cumhuriyet'e uzanan mücadele süreci var.
Yarın Cumhuriyet Bayramı.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nda olduğu gibi yarın için de koronavirüs salgını gerekçe gösterilerek etkinlikler sınırlandırıldı.
Türkiye'nin 'başucu kitabı'nı yeniden okuma zamanı.