Her çocuk gibi resim yapmaya evin duvarlarında başladığını belirten Ressam Büşra Aktekinoğlu Babat, annesinin sanat tarihi öğretmeni olması nedeniyle çok küçük yaşlarda sanatla tanışmış. Özgün çalışmalar yapan Ressam Büşra Aktekinoğlu Babat ile çizgilerle ve renklerle ile olan hikâyesini konuştuk.
• Eğitiminiz ve kısa bir özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Büşra AktekinoğluBabat kimdir? Bize kendinizi anlatır mısınız?
1990 yılı Ankara doğumluyum.Çocuk yaştan itibaren bir yandan öğretmen olmak istiyordumdiğer yandan resim okumak istediğimi öğrenince ailem destek oldu. Gazi üniversitesi Resim-İş Öğretmenliği 2013 mezunuyum. Mezuniyet sonrası hemen öğretmenliğe başladım. Yaklaşık 2 yıldır eşimle birlikte açtığımız atölyede resim-seramik dersleri vermeye devam ediyorum. Diğer yandanAnkara Büyükşehir Belediyesi’nin duvar resimlemelerini yapıyoruz. Yüksek lisans eğitimime devam ediyorum. Sanat çalışmalarıma Ankara’da atölyemde devam ediyorum.
“KELİMELERİMİN YETMEDİĞİ YERDE RESİMLERİMLE İLERLEMEYİ SEVERİM”
• Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Sizi bu hikâyenin peşinde koşturan nedir?
Her çocuk gibi resim yapmaya evin duvarlarında başladım. Annem sanat tarihi öğretmeniydi ve çocuk yaştan itibaren onun anlattıklarından beslenerek büyüdüm. En sevdiği konu Mısır tarihi olduğu için küçük yaştan itibaren bana anlattığı masalların, birlikte izlediğimiz çizgi filmlerin içeriğinin çoğu da bu konu üzerineydi.Çocukken kendimi insan başlı bir kedi yada siyah bir balık olarak çizdiğim resimlerim vardı, üniversite yıllarımda bunların güncel hallerini yapmıştım. 2019 yılına kadar bu etkileri resimlerime yansıttığımı hatırlıyorum.
Ruh halimizin,çevremizin hatta dert edindiğimiz problemlerimizin resme yansıdığına inanıyorum. Yaş aldıkça insanların hayvanlara karşı tutumlarını,sevgisizliklerini görüyorsunuz bu benim için gün geçtikçe daha da büyüyen bir hayal kırıklığı olmaya devam etti.Oturup konuşmayı deneseniz dahi hayvan sevgisi almadan büyümüş çocuklara, büyüdüklerinde ulaşamıyorsunuz.Ben de kelimelerimin yetmediği yerde resimlerimle ilerlemeyi severim. Yeni dönem resimlerimde beraber başladığımız bu yolculukta hayvanları nasıl karşımıza aldığımızı işliyorum.
• Resim bölümünden mezun olmuş bir kişinin mesleğe geçişi nasıldır? Kendinizden yola çıkarak bu süreçten bahseder misiniz?
Okul bitince hem sanata hem de eğitime dair süreç başlamış oluyor. Öğretmenlik devam ederken bunun bana yetmeyeceğini fark etmem uzun zaman almadı, sanatçılık yolunda ilerlemeye başladım. Yola çıktığımız bu süreç meşakkatli, her zaman başarılı olunamayan bir yoldur aslında. İlk olarak sahada galerilerin sizi bir sergiye dâhil etmesi için kendinizi göstermeniz gerekiyor. Bir şeyler ortaya koymuş olmanız gerekiyor. Kendinizi karma sergilerde göstermeniz en mantıklısı. Buna en uygun zeminlerden bir tanesi yöneticiliğini yaptığım Yeni Nesil Sanat Alanı’ydı. İlk sergilerim ve fuarlarım bağımsız bir şekilde orayla gerçekleşti. Ortaya çıkan işler ve görülen olumlu tepkilerle birlikte galerilerle etkileşimimiz oldu. Böylelikle Türkiye’nin iyi galerilerinde sergilerim oluşmaya başladı. Daha sonra işlediğim konu itibari ile hem bir sosyal tepki niteliğinde hem de benim öz dünyama uygunluğu ile birlikteeserlerim ilgi çekmeye başladı ve satış süreçleri oldu. Böylelikle kendimi gerçekleştirmeye yakın bir alanda olduğumu hissettim, doğru yolda olduğumu görmüş oldum.
“HAYATI DA SATRANÇ OLARAK GÖRÜYORUM”
• “Yaşadığımız hayat satranca benziyor” diye ifade ediyorsunuz. Çalışmalarınızın merkezinde satranç bulunuyor. Neyi vurguluyorsunuz?
Çocukluğumdan beri satranç oynuyorum, kimseyi bulamazsam telefon uygulamasıyla oynarım ve hayatımın bir parçası haline geldi. Yaşadığımız hayatı da satranç olarak görüyorum. Bu oyunda geri adım da atsak kazanma odaklı oluyoruz. Bu oyun kadar eğlenceli fakat düşündüren bir hayatın ortasındayız, belirli bir süremiz var yanlış hamle nasıl bütün oyunu bozabiliyorsa, verdiğimiz yanlış bir karar tüm hayatımızı etkileyebiliyor. Öncelikle hayatta adil olmamız gerektiğine inanıyorum. Özellikle derdini anlatamayan canlılara karşı.
Dünyanın var oluşundan bu yana beraber olduğumuz hayvanların uzun zamandır karşısındayız, “Tekrar yanına geçmek nasıl mümkün olabilir?”sorusundan yola çıktım. Onu gözetleyen, kategorileştiren, oyuncaklaştırılan ve dünyasına dahil ederken kendi ölçeğiyle arasına kabul eden, hevesi geçince tekrar ormana terk edip yaşayabilmesini bekleyen insanların resimlerime baktıklarında biraz sorgulamalarını istiyorum. Hayvanlar bizim geçmişimiz, biz onların ölümü haline geldik. Elimizden kurtulamayacak bütün hayvanların yarattığımız düzene başkaldıramayacak olması beni incitiyor. Oysa her şey farklı olabilirdi yan yana ilerleyebilirdik. Üstelik bu bizi satranç gibi yönettiğimiz hayat oyununda daha güçlü kılabilirdi.
Sembol olarak her dönemin popüler oyuncağı tahta oyuncak atları,aynı zamanda satrançta bir taş figürü olduğu için de resimlerimde daima kullanırım. Çalışmalarımı izlerken dil, din veya önem verdiğimiz her şeyi bir kenara bırakarak önce insan olabilmeyi, bunun da yolunun masum canlılara merhamet etmek olduğunu sorgulamayı sağlamak isterim.
• Resimlerinizde işlediğiniz konular nelerdir? Çalışmalarınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Resimlerimde hayvanların oyuncaklaştırılmasını konu ediniyorum. Bu pelüş bir oyuncağa dönüştürülmesi değil elbette.. Yaz tatili başında karne hediyesi olarak görülüp tatil bitip eve dönüş yolunda ormana bırakılan bir canlı, hayvanlara pis diyerek korkutularak büyütülen çocuklar bana hüzün veriyor.Bu ve bunun gibi çok örnek var.Travmatik bir şekilde nesilden nesille aktarılması da ayrı bir şekilde üzücü.. Aynı zamanda bir eğitimci olarak diyebilirim ki bir hevesle evcil hayvan alıp bırakan ebeveynler, çocuklarına işleri bittiği zaman terk edebilmeyi de öğrettiklerini düşünüyorum. Sevmek zorunda olmasak da onların da bir can taşıdığını, üzüldüğünü ve bize alıştıklarını unutuyor gibiyiz.Baştan bu sorumluluğu almamayı tercih edebiliriz.Ya da zarar veren insanlara sesimizi çıkarabilmeliyiz. Onlar sadece gözleriyle konuşabilen, hakkını arayamayan canlılar…Kısacası tüm bu yaşanılanlar benim besin kaynağım, her biri ayrı ayrı problemim ve dolayısıyla resimlerimde işlediğim konular haline geliyor.
Vurgulamak istediğim bir diğer şey oyuncak tahta kısmı ilerleyen dönemde üstünde başka canlıları da görmeye başlayacağız.
• Bir işin üretim süreci nasıl başlar? Nelerden ilham alırsınız?
İyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum. Bir yerde oturup saatlerce insanları gözlemleyebilirim bunu yaparken bir yandan insanların yada hayvanların eskizlerini alırım. Bunu nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum ama gözümün önünde kompozisyon oluşuyor, bunu kabaca çizebileceğim ayrı bir defterim var ve gece yatmadan hayal ettiğim veya aklımda bir şey varsa üşenmeden kalkıp kabaca çizerim. Resim yapmaya niyetlenip oturduğum zaman iki defterim de yanımda olduğu için tuvale aktarma süreci benim için yeterince kolay oluyor. Birikmiş anılarım, gözlemlerim ve kimi zaman gündemde dikkatimi çeken bir olaydan yola çıkarak resimlerimin sürecini başlatmış oluyorum.
“HAYVANLARI KONU EDİNEN SANATÇILARA KARŞI ÖZEL BİR İLGİM VAR”
• Sanat tarihinde sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir? Sanatçılar kimlerdir?
Hayvanlar tarih boyunca ressamların ana ögelerinden biri olmuştur.Taş devri insanı atları,geyikleri,bizonları mağara duvarlarına resmederdi.Bunun en güzel örneklerinden biri Fransa’daki Lascaux mağaralarında diyebilirim.Antik Mısır’da çoğu ressam tanrılarını hayvan kafalarıyla resmederlerdi.Orta Çağ’da insanlar dini el yazmalarını süslemek için hayvanlarla gizli sembolik çağrışımları temsil ederlerdi.18.yy da hayvanların doğal güzelliğini ve gücünü gösteren resimler çizmeyi tercih ediyordu.Kısacası hayvanlar resimlerimizde her dönem vardı ve hayvanları konu edinen sanatçılara karşı özel bir ilgim olmuştur.İsim vermem gerekirse George Stubbs resimleri yada Franz Marc’a ait olan Mavi Atlar diye örneklendirebilirim. Yakın zamandan örnek verecek olursam da ilgimi çeken bir başka örnek Salvador Dali’ninFiller’i olurdu. Resimlerimde güçlü ve duygusal mesajlar vermeyi sevdiğim için kendime yakın hissettiğim bir örnek de PaulaRego olabilir.
• Günümüzden beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?
Günümüz sanatçıları arasında Huri Kiriş hocayı çok beğeniyorum. Bir de Raşit Altun, Nevres Akın, Beşir Bayar hocaları örnek verebilirim.
“KAVRAMSAL ÇALIŞMALAR YAPMAK İSTİYORUM”
• İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden biraz bahseder misiniz?
Her sene Nisan ayında yeni bir kişisel sergi yaparım bu benim için hem baharın gelişini kutlamak gibi oluyor hem de Nisan doğumlu olduğum için bana yeni bir seriyle, yeniden doğuş hissi veriyor. Üretkenliğimi de tetikliyor. Yola çıktığımız bu sanat süreci sürekli kendini güncelleyerek ilerliyor. Yıl içerisinde hemen hemen en az 10 tane sergi, fuar ve çalıştay olacak şekilde bir etkileşimimiz oluyor. İleriye dair projelerimiz de her sene bir üstüne koyma üzerinedir. Yurtdışı fuarlarına ve sergilerine katılmışlığım hatta ödül almışlığım oldu ama daha geniş kitlelere ulaşma isteğimin bir sonu yok.İlerleyen süreçte kavramsal çalışmalar yapma isteğim var.Acelem olmadan emin bir şekilde güzel işlere imza atan bir sanatçı olacağımı hayal ediyorum.