“Akademiyi birincilikle bitirmiştim fakat tuval yüzeyi ile doğru bir etkileşim yakalamak için, kendimi baştan inşaa etmem gerekiyordu. Bu uzun bir süreç gerektirdi ve nihai olarak sanatım, hayatta kalmama vesile olan yegane amaç haline geldi.” diyen Ressam Ağıt Uğur Uludağ, “Ben üstü örtük bir şekilde insan psikolojisi ve tarih boyunca inandığı, kutsal saydığı değerleri ele alan resimler yapıyorum. Birkaç yıl önce yaptığım fırtına serisi, aslında insanların kendi duyguları ile başa çıkma biçimlerini temel alıyordu. Elçi serisinde ise Hz. Musa gibi peygamberlerin en nihayetinde bir insan olduğunu, yaratıcının yalnızlaştırdığı bir varlık olduğunu anlatmaya çalışmıştım.” diye ifade etti. Kendi kuşağının parlak temsilcilerinden biri olarak sanatsal açıdan öne çıkan özgün çalışmalar yapmakta olan Ressam Ağıt Uğur Uludağ’ınçalışmalarını ve çizgilerle olan hikâyesini konuştuk.

• Eğitiminiz ve kısa bir özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Ağıt Uğur Uludağ kimdir? Bize kendinizi anlatır mısınız?

Mersin Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi ile başlayan sanat eğitimi sürecim, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Lisans ve Osmangazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım, Resim Anasanat Dalı'nda Yüksek Lisans ile tamamladım. 70'den fazla karma sergi ve 8 kişisel resim sergisi açtım.

“Hayatta Kalmama Vesile Olan Yegâne Amaç Sanat”6

•  Her ismin bir hikâyesi olduğunu düşünenlerdenim. Sizin isminizin hikâyesi nedir?

Muhtelemen ülkemizde en az rastlanan isimlerden birine sahibim. Genellikle yeni tanıştığım insanlardan da en çok duyduğum soru adımın nereden geldiğidir. Genellikle ilk teori benim doğumum sırasında, kaybedilen bir yakınım olması ya da doğuşumun pek de istenilen birşey olmadığıdır.

Fakat esas nedeni, melankolik ve isimler konusunda dikkatli bir kadın olan annemin, doğumuma birkaç ay kala, radyoda Zülfü Livaneli'nin bir türküsünü dinlediği sırada yakaladığı bir dizedir;

“Topraktan mı sürmüş candan mı kopmuş

Açar yediveren kan çiçekleri

Türkü mü, şiir mi, ağıt mı yoksa

Açar yediveren kan çiçekleri..”

•  Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

Küçüklüğümde hayalim Astronot olmaktı. Fakat tarihte yaşanan Challanger ve Apollo 13 uzay faciaları, kariyer hedefimi yeniden gözden geçirmem gerektiğini hatırlattı. Bende çoğu zaman bu hayalimi çizimlere aktararak göstermeye başladım. Zaman içerisinde fark edecektim ki, bir uzay mekiği olmasa da, boş bir resim kağıdı da, beni evrenin her noktasına götürebilirdi. Üstelik herhangi bir tehlikesi de yok. Kabaca süreç bu şekilde başladı diyebiliriz.

“Hayatta Kalmama Vesile Olan Yegâne Amaç Sanat”5

“KENNDİMİ BAŞTAN İNŞAA ETMEM GEREKİYORDU”

• Resim bölümünden mezun olmuş bir kişinin mesleğe geçişi nasıldır? Kendinizden yola çıkarak bu süreçten bahseder misiniz?

Sanat tarihi acı birşekilde pekçok defa göstermiştir ki, resim sanatı sancı dolu ve zorlu bir süreci kapsamaktadır. Kendi adıma ilk etapta yapılması gereken şey, akademik eğitim boyunca öğretilen herşeyi unutmak ve tuvalle başbaşa kaldığımda, kendi gerçekliğim ile yüzleşmekti. Akademiyi birincilikle bitirmiştim fakat tuval yüzeyi ile doğru bir etkileşim yakalamak için, kendimi baştan inşaa etmem gerekiyordu. Bu uzun bir süreç gerektirdi ve nihai olarak sanatım, hayatta kalmama vesile olan yegane amaç haline geldi.

•  Çalışmalarınızda gerçek üstü ve mistik bir anlayış sezdim. Resimlerinizde işlediğiniz konular nelerdir? Çalışmalarınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Yaşamın katı maddeciliği ile başa çıkmak için, sanatın büyülü dünyasına sırtını yaslamış bir sanat anlayışım bulunuyor. Her sabah kalkıp işe giderken, toplu taşıma aracındaki insanların yüzlerindeki ifade; yaşamın katılığını ve maddenin kırılamayan doğasını hatırlatıyor. Ben üstü örtük bir şekilde insan psikolojisi ve tarih boyunca inandığı, kutsal saydığı değerleri ele alan resimler yapıyorum. Birkaç yıl önce yaptığım fırtına serisi, aslında insanların kendi duyguları ile başa çıkma biçimlerini temel alıyordu. Elçi serisinde ise Hz. Musa gibi peygamberlerin en nihayetinde bir insan olduğunu, yaratıcının yalnızlaştırdığı bir varlık olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Son zamanlarda ise, spiritualizm gibi yükselişe geçen, mistik ve okültist öğretilerin insanların üzerinde bıraktığı etkiye odaklandım. Modern çağ insan tabiatına aykırı bir şekilde biçimlenmiştir ve insanlar bununla başa çıkmak için, mistik fikirlere yönelme eğilimindedir.

“Hayatta Kalmama Vesile Olan Yegâne Amaç Sanat”4

“DUYGULARI EN İYİ YAĞLI BOYA YANSITABİLİR”

•  Hangi malzemeleri kullanarak resim yapıyorsunuz?

1940'larda polimerize edilmiş akrilik asitlerden elde edilen ve günümüzde "Akrilik Boya" olarak geçen boyalara hiç ısınamadım. Şahsi görüşüm yağlı boyalar insanlık tarihi kadar eskidir ve duyguları en iyi yağlı boya yansıtabilir.

• Bir işin üretim süreci nasıl başlar? Nelerden ilham alırsınız? İşlerinizin üretim sürecini anlatır mısınız? 

Sanıyorum 35 yıllık hayatımda övünebileceğim yegane şey; yaklaşık binbeşyüzden fazla eserin olduğu bir kütüphaneye sahip olmamdır. Çağdaş dünyanın ilham verici yada estetik herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Fikirler ve yeni bakış açıları geliştirmemdeki yegane kaynak kitaplardır. Kitapların zihinde bıraktığı tozlar, zaman içerisinde çamurlaşarak bir görüntü haline gelmeye başlar, düşünceler onu yoğurur ve sonuçta, neyin resmini yapmanız gerektiğini size söyler.

“Hayatta Kalmama Vesile Olan Yegâne Amaç Sanat”2

“CARAVAGGİO’YU AŞAN BİRİ OLDUĞUNU SANMIYORUM”

• Sanat tarihinde sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir? Sanatçılar kimlerdir?

Sanatta uğraşıp da İtalyan Barok Sanatı ile ışık ve gölgeyi, insanlığa armağan eden Caravaggio'yu aşabilen biri olduğunu sanmıyorum. Modern dönemden ise Francis Bacon'un varoluş felsefesini insanın yüzüne çarpan eserleri diyebilirim.

• Günümüzden beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?

Kendi çalışmalarım dahil günümüzde beğendiğim hiç kimse bulunmamaktadır.

• İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden biraz bahseder misiniz?

İlk hedefim bir resim daha yapmaktır. Belki sonrasında bir tane daha.

Muhabir: Makbule AKGÜL