Bir önceki yazımızda ABD ve Batılı ülkelerin bir yandan 'İslamofobik' neo-faşist örgütlere alan açarken, diğer yandan İslami bir söylem kullanan terör örgütlerini 'ellerinin altında bulundurduklarını' söylemiş ve 'soğuk savaş' döneminde ortaya çıkan bu durumun son Suriye savaşında da sürdüğünü sözlerimize eklemiştik...
ABD ve 'Batılı' müttefikleri bu tür örgütlerden yalnızca savaş alanında yararlanmakla kalmıyor, aynı zamanda onları 'psikolojik harekatlar' ve kışkırtma eylemleri için de kullanıyor...
Bu örgütlerin gerçekleştirdiği provokasyon amaçlı katliamlar ve stüdyolarda hazırlanmış 'kimyasal silah' konulu propaganda filmleri, ABD ve müttefiklerinin gerçekleştireceği askeri operasyonlar için zemin hazırlıyor.
***
Yeni Zelanda katliamını gerçekleştiren katilin bu tür bağlantıları var mı bilmek mümkün değil...
Ancak bütün dünyayı gezdikten sonra eylemini gerçekleştirmek için dünyanın en barışçı ülkesini seçmiş olması oldukça düşündürücü...
Üstelik bu ülke, ABD ile Çin arasında bir bilek güreşinin yaşandığı Pasifik havzasının kritik önem taşıyan bir bölgesinde yer alıyor.
***
Bilindiği gibi Çin'de 30 milyonun üzerinde nüfusa sahip bir Müslüman Uygur topluluğu var...
ABD, özellikle ticaret savaşının başladığı son dönemde bu topluluğu merkezi Çin hükümetine karşı harekete geçirebilmek için çabalarına hız vermiş durumda...
Sonuçta katil ne düşünmüş olursa olsun, yaptığı eylem bu topluma 'dünyanın en barışçı ülkesinde bile Müslümanların kendilerinden olmayanlarla birlikte yaşayamayacağı mesajını iletiyor.
***
Sorun Uygur sorunu ile de sınırlı değil... Çin'in geçtiğimiz yıl açıkladığı Yeni İpek Yolu Projesi, Müslüman ülkelerle ilişkilerini geliştirmesini gerektiriyor...
'Uygur sorunu' büyütülür ve bir gerilim kaynağına dönüştürülürse Çin'in bu ülkelerle ilişkisi bozulabilir...
Nitekim ABD güdümündeki bazı odaklar tarafından Türkiye'de bir Uygur ozanın öldüğüne ilişkin yayılan provokatif bir yalan haber üzerine resmi kaynakların yaptığı açıklamaların hemen ardından Çin, İpek Yolu projesinin önemli bir ayağını oluşturacağı düşünülen İzmir'de açmış olduğu konsolosluğu kapatma kararı almış bulunuyor.
***
Sorunun bir diğer yanı da şu dönemde Türkiye'nin en yakın müttefiklerinden biri olan Rusya ile ilişkileri ilgilendiriyor...
Rusya, Sovyetler birliği'nin yıkılmasının ardından yaşanan kriz dönemi sonrasında Kazakistan ve Kırgızistan gibi iki önemli Türk ve Müslüman ağırlıklı devletle birlikte yeni bir 'devletler topluluğu' oluşturdu...
Bu iki devlet Rusya ve Çin ile birlikte Şanghay Topluluğunun kurucu üyeleri oldu...
Bu durum ABD'yi son derece rahatsız ediyor...
Bu ülkelerden devşirilen bir çok unsur IŞİD ve benzeri terör örgütleri bünyesinde eğitilerek Rusya ve Çin'i hedef alan, onların komşu ve dost ülkelerle aralarını bozmayı amaçlayan provokatif eylemlerde kullanılıyor...
IŞİD bünyesinde yer alan Özbekistanlı bir teröristin İstanbul'da bir gece kulübünde gerçekleştirdiği katliam bu tür eylemlerden biriydi.
***
Sonuçta Türkiye de bu tür kışkırtmaların hedefinde yer alıyor ve bu konularda son derece dikkatli bir tutum izlemek zorunda...
Rus uçağının düşürülmesinin ardından Rusya ile yaşanan olumsuz süreçten ve Uygur ozanın öldüğüne ilişkin provokatif haberler üzerine Dışişleri yetkililerinin alelacele yaptığı açıklamaların Türkiye-Çin ilişkileri üzerinde yaptığı olumsuz etkilerden ders çıkarmak gerekiyor...
Önümüzde Rusya ile ilişkilerde gerginliğe yol açabilecek bir İdlib sorunu var...
Ve Türkiye, giderek artan bir kutuplaşma süreci yaşıyor.
***
Eski gazetecilerin bu tür durumlarda kullanmayı sevdikleri iki sözcüklü bir uyarı cümlesi vardır...
Biz de yazımıza o cümleyi kullanarak son verelim:
'Aman dikkat!'