12 Mart 1971 sonrası. Kemaliye (Erzincan) kaymakamlığına Çit Köyü'nde oturan bir kişi hakkında sürekli ihbar gelmektedir.
Ne mi deniyormuş o kuşkulu kişi hakkında?
'Bu adam yüksek öğrenimli olduğu halde kente gitmez, köyde kalmakta direnirmiş.. Kimseyle de görüşmezmiş bu adam.. Yapayalnız kalırmış in gibi bir evde.. Bazı ülkelere haber sızdırdığı kuşkusuna kapılmaktalarmış.. Yoksa neden kente gitmeyip burada kalasıymış?..'
İhbarların sonu gelmemiş bir türlü. Derken bir gün kaymakam bir jandarma birliğiyle köye baskın düzenlemiş. Bu 'bir garip kişi'nin evi didik didik edilmiş! Suç unsuru denebilecek hiçbir şey bulamamışlar. Bir kaç edebiyat kitabı… O kadar…
O kaymakam, yaklaşık on yıl sonra Mehmet Bayrak'a anlatmış (*) olayı. Şunları da eklemiş sözlerine:
'O bir kovuğa, bir ine benzeyen evde hayvanlar bile yaşayamazdı.'
***
Geleceğin o 'bir garip kişi'si henüz 9 yaşındayken aile Ankara'ya göçmüştür. Zor doğa koşullarına rağmen hayvanlarıyla birlikte, hanlarda konaklaya konaklaya, yayan yapıldak… Küçük bir kasaba görünümündeki Ankara'da (1929), Hüseyin Avni'nin 'hususi ilkokul'unda başlayan eğitim serüveni, Cebeci Ortaokulu, Gazi Lisesi derken Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirmesiyle (1948) sonlanır.
Sonlanır da yeni bir üniversite serüveni daha vardır önünde… Hapishane üniversitesi… 1948'de Türkiye Gençler Derneği'ne üye olduğu için üç ay tutuklu kalır Ankara Cezaevi'nde. Ünlü 1951 Tevkifatı'nda yeniden tutuklanır. 7 yıl hapis demektir bu! İki yıl da sürgünlük. Her gün karakola gidip 'ispat-ı vücut' eylediği sürgünlük yılları… Bir de hücrede kalırken gördüğü işkenceler ve o kötü koşullar nedeniyle yakalandığı hastalık… İkinci üniversitenin armağanı olarak ömür boyu bırakmamıştır yakasını…
Bütün bunların verdiği bir başka ödülse 'sakıncalılık' yaftası ve kolay kolay iş bulamamak, bulduğu işlerden kısa sürede çıkarılmak olmuştur. Ne yapsın? Köyüne dönmüştür o 'bir garip kişi' de… Kaymakamın 'hayvanlar bile yaşamaz' dediği 'in'e…
Gözlerinin bu dünyada son gördüğü ise Ankara'da, Seyranbağları Huzurevi'nin duvarları olmuştur. 'Hapishane duvarları değilmiş en azından' diye şükür mü etmeli şimdi?
***
O 'bir garip kişi', şiirleri 1970'li yıllarda on binlerce kişinin katıldığı miting alanlarında okunan bir şairdi. Daha 23 yaşındayken (1943) yazmıştı 'Gelmeyen Bahar'ı:
'Gel kardeşim, gel beri / Hey kurt hey kuş hey börtü böcek / Ah gidenler gelir mi geri / Açar mı bugün dört bahardır kanayan çiçek / Demek / Daha bizim yaşımızda / İnsanlar ölecek.'
Hapishane üniversitesinin ilk sınıfı olan Ankara Cezaevi'ndeyken (1948) yazdığı 'Görüş Günü'nü Sadık Gürbüz'ün güzelim sazı ve sesinden türkü olarak dinliyoruz hüzünlenerek:
'Bugün görüş günümüz / Dost kardeş bir arada / Telden tele / Mendil salla el salla / Merhaba!'
***
O ki, şair Enver Gökçe'dir…
Doğumunun yüzüncü yılı bu yıl…
Ölümünün üzerinden 39 yıl geçti.
Ölüm yıldönümü yaklaşırken hem üzüldüğüm, hem sevindiğim bir haber aldım…
Karşıyaka'daki mezarının taşında yer alan dizeler silinmiş, okunmaz olmuş. Bunun için üzüldüm. Ancak Niyazi Mete Gürgan'ın uyarısıyla Salihli'de yaşayan şair arkadaşımız Şerif Temurtaş öğreniyor bunu. 2020 Yılı Enver Gökçe Toplumcu Gerçekçi Şiir Ödülü'nün (**) seçici kurul üyelerinden, Gökçe'yle aynı okulda okumuş, sonra hukuk eğitimi de alarak avukat olmuş şairlerimizden Yalçın Duman'a bildiriyor. Böylece sevindiğim habere geliyor sıra. Yalçın Duman ve yine ödül seçici kurulundan bir başka yazar, şair arkadaşımız Ali Ekber Ataş gidiyorlar mezara… Ataş, yeniden yazıyor o dizeleri, yeniden okunur kılıyorlar:
'Ben hürlük, kardeşlik çırasını / Kendi hissemce götüren insan, / Adı haritalarda bile bulunmayan / Bir köyündenim Anadolu'nun. / Görmedim bir bahçe, bir çiçek, bir şehir.'
Böylece, 100. yaşında, mezarda da 'bir garip kişi' olmaktan kurtuluyor Gökçe!
_____________________
(*) Mehmet Bayrak, 'Enver Gökçe'nin Acılı, Büyük Yaşamı', Yarın Dergisi, Ocak 1982, Sayı: 5.
(**) Barış Kitap, Ankara'da yıllar sonra yeniden yayın yaşamına dönen Öykü-Şiir Dergisi ve Enver Gökçe Dostları Grubu'nun düzenlediği ödül, bu yıl Nihat Behram'a verildi. Behram'a yakıştı bu ödül!