Zafer Çarşısı'nın karşısında güzel bir park var.

O güzelim parkın Atatürk Bulvarı'na bakan yanında yanyana oturmuş gençler… Kızlı, erkekli… Hepsinin de ellerinde birer kitap.

Kitap okuyorlar…

Bulvarda günlük koşturmacanın peşinde bir yerlere yetişmek için hızla yürüyenler, elleri ceplerinde avare avare dolaşanlar, sarmaş dolaş olmuş genç sevgililer, yürürken yorulup birazcık dinlenmek için parka girip gölgede boş bir bank arayan ihtiyarlar…

Hiç birine dönüp bakmıyorlar…

Gözleri, ellerindeki kitapların sayfalarındaki sözcükleri izliyor…

Çünkü okudukça sayfasını çevirdikleri kitaplardaki dünyalara dalmış durumda onlar. Romanların, öykülerin, şiirlerin kendilerine penceresini açtığı dünyalarda…

Her biri bambaşka bir gerçeklik içinde yüzüyor o an.

Sanki aynı anda, aynı yerde, aynı bulvarın kıyısında değiller…

Karşıdan bir fotoğraf makinasının deklanşörüne basılsa, aynı fotoğraf karesinde olmayacaklar sanki…

***

Dört beş yıl önceden belleğime kazınmış bir görüntü bu!

Ankara Üniversitesi'nin değişik fakültelerinden öğrencilerin bir dikkat çekme etkinliği…

Neye dikkat çekme?

Kitaba…

Duyguların, düşüncelerin, düşlerin kitaplarla zenginleşeceğine, yaşamın daha anlamlı kılınacağına…

Onun için yanyana oturup kitap okuyorlardı işte. Kentin en kalabalık bulvarının kıyısında…

***

Mevsim tam da baharın ortasıydı.

Bir Nisan günüydü…

Çünkü, 1996 yılından bu yana 23 Nisan, 'Dünya Kitap Okuma Günü' olarak da kutlanıyordu…

'Dünya Kitap Okuma Günü olarak da…' dedim çünkü hepimizin bildiği gibi 23 Nisan Türkiye'de 'Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' olarak kutlanmaktaydı…

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı'nca (UNESCO) o gün aynı zamanda 'Kitap Okuma Günü' ilan edilmişti.

Dahası, Türkiye'de o hafta 'Kütüphaneler Haftası' olarak kabul edilmişti,

***

Baharın ortasındaki 'Kitap Okuma Günü'nün yanısıra sonbaharda, 8 Eylül'de ise 'Dünya Okuma Yazma Günü' etkinlikleri yapılıyor. Üstelik de 1967 yılından bu yana… Yine UNESCO tarafından kabul edilmiş bir gündü bu…

Bu etkinliklerde altı çizilen odur ki, okumak ve yazmak bir insan hakkıdır.

Gerçekten de okumak ve yazmak, en temel insan haklarından birisidir.

Çünkü, okumayı ve yazmayı bilmeyen bir insanın günlük yaşam içindeki halini düşünebiliyor musunuz?

Günlük zorunlu gereksinimlerini karşılamasından gezmeye, eğlenmeye, haberleşmeye dek bütün özgürlükleri sınırlıdır o kişinin.

Alışveriş yapacak paraları ayırt edemez, yalnızca şehir içi yolculuklara bile yalnız çıkmışsa sefil olur, otobüslerin nereye gittiğini bilemez. Başkasının yardımı olmadan bir eşine dostuna telefon bile açamaz.

Bu tür özgürlüğü kısıtlayıcı ayrıntılar say say bitmez.

İlk usuma gelenleri yazıverdim ben…

Okumak ve yazmak temel insan haklarından birisidir ama…

Okumak ve yazmayı yalnızca günlük gereksinimlerini karşılamak için gerekli olarak görenlerin çoğunlukta olduğu bir toplum, başka en temel insan haklarını umursamadan yaşamayı kabul emiş bir toplum olur.

Toplumdaki okuma yazma oranını gösteren istatistikler birer yalana dönüşür kendiliğinden.

Bundandır ki 8 Eylül ve 23 Nisan birlikte anlamlı…

Birlikte güzel…