Siyaset, kutsal ve aynı zamanda hasbi bir iştir. Ama onu kendine geçim ve şöhret kapısı görenlerin ve çapsızlıklarının sonucu kirlendi, kirletildi, çirkinleştirildi, sıradan meslekler arasına girdi. Bu nedenle siyasetçi esnafı deyimini seviyorum ve katılıyorum.
***
4 yıl milletvekilliği yapıp, kürsüye çıkmamak olur mu? Bizde olur. O yüce çatı altında en düzeysiz konuşmalar yapılabilir mi? Yapılıyor demeye utanıyorum. Oysa rekabet hem bir itici güç hem de çalışma azmi sağlar insana. Ama bunu haksızlığa dönüştürürseniz en büyük kötülüğü geleceğimize yaparsınız. Bundan çekinmeyen ettiği yemine sadakatsizlik gösteren muhalefeti yok sayan bir siyasi anlayış '21.yy. Türkiye'sine yakışmıyor. Bunun örneklerini yaşaya yaşaya geldik, 50'lerden bu yana…
***
1950'de DP, bazı ailelerin tekelinde idi. Adalet Partisi'nde de, DYP'de de, Demokrat Parti'de de (şimdiki) sürdü bu gelenek. Örneğin, Zonguldak özelinde, eğer Meclis Albümü incelenirse, bu apaçık görülecektir. Enerji üssü, Filyos Serbest Bölgesi, Petrol Rafinerisi, İhraç Limanı diye car car atanlar tekrar aday olmadılar mı? Bu adamlar hiç geçmişlerine bir dönüp bakmazlar mı diye sormaktan alamıyorum kendimi.
***
21. yy. edep adap, din iman-kitap Kur'an, namus, türban, namaz-niyaz, hacı, din kardeşliği vs. edebiyatıyla siyaset yapılacak çağ değildir. Ama siz, Osmanlı'ya özlemi kaşırsanız, eğitimi ve siyaseti dinselleştirirseniz, hukuku siyasallaştırırsanız, yargıyı kendi tekelinize alırsanız; bunun adı ileri demokrasiye değil demokrasiyi bir azınlığın tekeline veriyorsunuz demektir.
***
Demokrasimizin eksikli; Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarının adaletsiz, Anayasa'nın ilkelerinin görmezden gelindiği bir ülkede ne ileri demokrasiden ne de dürüst seçimden söz edebilirsiniz. Tarafsız ( ?) üç beş bakanın sessizliğine baka baka, bile bile bir lades yapıldığını düşünmeden edemezsiniz. En azından ben böyle düşünüyorum ve soru yumağı oluşuyor belleğimde.
***
Siyasi tarihimizin sayfalarının yazdıklarımı doğrulayan ibret belgeleriyle dolu olduğunu kimse yadsıyamaz. Nitekim 2023 seçimlerine doğru giderken şimdiden gerek yazılı gerek görsel yayın kanallarındaki programlarda yurt gezilerinde tanık olduğumuz eylem, söylem ve açıklamalarda siyasi nezaketten uzak hakarete varan konuşmaların toplumu bir yandan demoralize ederken ülkenin içine düştüğü durumlara seyirci kalınması hatta gerçeklerin saptırılarak kamuoyuna aktarılması ekonomik, sosyal hukuksal boyutuyla değerlendirdiğimizde umutlarımızın değil kaygılarımızın daha da artmasına neden oluyor.