Dün bütün dünyada “Tiyatrolar Günü” kutlandı. Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul etti. Dünya Tiyatro Günü, tiyatro dünyasındaki insanlar için sahne sanatlarının insanları bir araya getirici gücünü kutlamak, seyirciyle daha iyi bir iletişim kurmak ve insanlar arasındaki anlayış ve barışı arttırmak için bir fırsat olarak görülmektedir.

***

Dünya Tiyatro Günü’nde yapılan etkinlikler, uluslararası işlevlerinin yanı sıra ulusal ve bölgesel tiyatro gruplarının bir araya gelmesinde de rol oynamaktadır. Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Yaşamı sergiler. Yaşama sevincini yaratır. Geçmişi, günümüzü, geleceği anlamamıza yardımcı olur. Tiyatro insanları eğitir. Eğitirken de düşündürür. Tiyatro insanlara beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber düşünmek gibi insanca duyguları da aşılar.

***

Tiyatro, toplum kültürünün aynası, kalp perdesini açan bir sanattır. Tiyatro, adamı insan eden sanattır. Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp gitmez.
Tiyatro, gönüller arasında bağ kurar. Kısaca bu özellikleriyle tiyatro “İnsanı, insana, insanla ve insanca anlatma sanatıdır.”

Ne diyordu Atatürk: “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.”

“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”

“Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin güzel sanatlara sevgisini mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.”

***

Son çeyrek yüzyılda kültür ve sanatta yozlaşma öyle bir hâl aldı ki: “Ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar. Ben böyle sanatın içine tükürürüm” diyenle “Ben kültür adamı değilim’’ diyen siyasetçileri de gördük. Ne yazık ki yıllardır sanat ve kültürü kendi ideolojilerine göre yozlaştıran bir zihniyet de geliştirildi. Sanatçılar her daim ülkenin gündeminde. Kimi zaman gündem belirliyor, kimi zaman gündeme dair fikir beyan ediyorlar. Toplumsal olaylarda sanatçıların takındığı tavır da hayati derecede önem arz ediyor.

***

Yerel seçim gündeminden geçtiğimiz şu günlerde; sanatçı zaten ülke siyasetinin içindedir. Her sanatçının bir dünya görüşü zaten vardır ve bu da sanatına yansır. Eğer ülkesi ve değerleri söz konusu ise, tabii ki siyasete de müdahil olur. Fakat bunu yaparken takındığı tavır ve üslup da önemlidir. Sanatçının önceliği ülke bütünlüğü ve birliği olmalıdır. Böyle bakıldığında bu siyasete karışmak değildir. Bir duruş ve hassasiyettir. Bunun dışında sanatçı görüş ve fikirlerini sanatı ile anlatmalı, yanlış bulduğu şeyleri yine bu yolla seslendirmelidir. Birilerinin adamı değil, halkın sanatçısı olmalıdır. Ülkeyi yönetenler de sanatçı hassasiyetine sahip olarak sanata ve sanatçıya aynı özeni göstermelidir.