Osmanlı mimarisinin modern unsurlarla harmanlandığı bir tarzı ifade eden Birinci Ulusal Mimarlık Akımının en büyük ustalarından Mimar Kemaleddin Bey, kariyerine 1887 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde başlamıştır. 1927 tarihinde Ankara Palas’ın şantiyesinde yer alan evinde geçirdiği beyin kanaması sonucu ölümüne dek inşa ettiği eserleriyle adını Türk mimarlık tarihine altın harflerle kazıyan Kemaleddin Bey, başkentin kalbine attığı imzalarıyla da aynı zamanda Ankara'nın modern mimarisini şekillendiren en önemli isimlerinden biri olmuştur.

Birinci Ulusal Mimari Akımı'nın temsilcisi olarak, geleneksel mimariyi modern unsurlarla birleştirerek, başkente kalıcı ve estetik yapılar inşa eden Kemaleddin Bey'in eserleri, sadece mimari açıdan değil, şehrin kültürel mirası açısından da büyük bir değere sahiptir.

Başkentin kalbinde yaşamaya ve geleceğe ışık tutmaya devam eden Kemaleddin Bey’in eserleri ise şunlardır:

ANKARA PALAS

Sıhhiye Vekâleti'ne ait bir bina olarak Vedat Bey’in tasarımıyla başlayan, ancak Kemalettin Bey’in yeni vizyonu doğrultusunda tamamlanan yapı, Ankara'nın mimari mirasının önemli bir parçasıdır. İkinci Meclis binasının karşısında yer alan bu bina, başkentin sosyal ve kültürel hayatında önemli bir rol oynamıştır.

Mimar Kemaleddin Bey'in Başkentteki Eserleri 4-2

Binanın tasarımı, yerli ve Avrupalı misafirlere Avrupa otellerindeki konforu sunmayı hedeflemiştir. Bodrum katıyla birlikte iki katı ve çatısı olan yapı, geniş balo salonuyla dikkat çekerken, etrafında konumlanan otel odalarıyla farklı mekânları bir araya getirmiştir. Odaların düzeni ise giriş katında kuzey ve doğu yönlerine, üst katta ise simetrik bir biçimde çevreye ve merkeze yerleştirilmiştir.

Binanın dikkat çeken özelliklerinden biri, tepeliği ve kemerinin çini kaplı alınlıklarıyla süslenen büyük bir taç kapı düzenine sahip olmasıdır. Merdivenli girişin bulunduğu kubbeli orta hacim, dışarı taşırılarak yükseltilmiş ve soğan kubbeyle daha da vurgulanmıştır. Köşelerdeki bölümler de kule görünümü kazanacak şekilde yükseltilmiştir.

Ön cephesi simetrik bir düzenlemeyle dikkat çeken bina, ulusal mimarlık akımının ilginç bir örneğidir. Ancak, arka cephede tamamen farklı bir düzenleme tercih edilmiş; pencerelerin birçoğu kemersiz bir biçimde düzenlenmiştir. Yapı, Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan bezeme motifleriyle ön plana çıkar. Kabartma Osmanlı bezeme motifleri, çini panolar, alçıdan tavan süslemeleri ve mukarnaslı sütun başlıkları, iç süslemeyi zenginleştirirken, üst kat daha sade bir görünüm sunmaktadır.

Binanın maliyeti düşünülerek cephelerin kesme taşla kaplanmasından kaçınılmış, ancak yine de uygun bir fiyata inşa edilmiştir. Bu dönem için oldukça modern ve gösterişli olan yapı, Ankara'nın tarihî ve mimari zenginliğine önemli bir katkı sunmaktadır.

Günümüzde Milli Saraylara bağlı olarak müze hizmeti veren Ankara Palas, pazartesi hariç saat 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜK BİNASI(GAZİ MUALLİM MEKTEBİ)

Bugün Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası olarak kullanılan ve 8 Ağustos 1927 günü saat 17:00'de "Gazi Mustafa Kemal Paşa Muallim Mektebi" olarak temeli atılmış olan yapı Mimar Kemaleddin'in son eseridir. "Gazi İlk Muallim Mektebi", 1927 yılında etkisini kaybetmeye başlayan ve yeni başkent Ankara'nın yoğun yapı işlerinde çalıştırılmak üzere çağırılan yabancı mimarların da etkisiyle, 1930 yılında sona eren 1. Milli Mimarlık Dönemi'nin de son eserlerinden biri olmuştur. 

Bugün Üniversite'nin Rektörlük ve ofisleri ile Gazi Eğitim Fakültesi Dekanlığı ve laboratuvarları bulunan eserin zemin ve birinci katında, iç avluların kuzey doğusunda kalan kısmını Rektörlük, güney batısında kalan kısmını ise Gazi Eğitim Fakültesi Dekanlığı kullanmaktadır. İkinci ve üçüncü katın tamamında Rektörlük birimleri yer almakta, yapının bodrum katında ise, iç avluların güney batı tarafında, Gazi Eğitim Fakültesi'nin laboratuvarları bulunmaktadır. Avluların kuzey doğusunda kalan kısmın sol bölümünde Gazi Üniversitesi'nin Resim - Heykel Müzesi, sağ tarafında ise yine Rektörlüğe ait çalışma alanları yer almaktadır. Yapıyı simgesel olarak vurgulayan üzeri bir küçük kubbe ile örtülü olan gözlemevi ise günümüzde de kullanılmamaktadır.

Orta doğrultulara göre simetrik bir biçimde düzenlenmiş olan yapı yüzeylerinde, birinci kat pencereleri sivri kemerlerle geçilmiş; diğer pencereler büyük dikdörtgen yada kare açıklıklar olarak biçimlendirilmişlerdir. Yapının orta bölümü, ön ve arka yüzlerde genel yapı yüzeyinden dışarı doğru taşırılarak orta doğrultu vurgulanmış, ön yüzde girişin iki yanındaki odalarla; arka yüzde köşelerdeki merdiven kovaları genel saçak yüzeyinden dışarı doğru taşırılıp, üzeri beşik çatılarla örtülerek, bunlara simetriyi pekiştiren kuleler görünümü verilmiştir. Ana giriş önünde, iki kat yüksekliğinde beyaz mermer sütunlarla taşınan beş adet sivri kemerli açıklıkla tariflenmiş yüksek bir giriş revakı ile bunun üzerinde, kare açıklıklarla belirlenmiş, kapalı bir balkon bulunmaktadır. Bu kapalı balkonun üzerine ise, en üst kattan erişilen, üstü açık bir teras yerleştirilmiştir. Arka bölümde de orta doğrultudaki yemekhane çıkıntısını çevreleyen ve bunun iki yanındaki girişlere ulaşımı sağlayan, sepetkulpu kemerlerle geçilmiş açıklıkların oluşturduğu, üzeri açık teraslı bir giriş revakı daha görülmektedir. Yan yüzlerdeki simetri laboratuvarların iki yanındaki, üzerleri açık teraslı, iki kat yüksekliğinde sivri kemerli birer çift açıklıkla belirlenen girintilerle vurgulanmıştır. Yapının bodrum katı, zemin kat döşemesi seviyesinden geçen sürekli taş bir kuşakla diğer katlardan ayrılmış; tüm pencereler yüzeyden girinti yapan düşey panolar içine açılmış, yüzey düzenlemesi geniş saçaklarla bitirilmiştir.

Ön ve arkadaki girişlerin önünde oluşturulan revakların mermer sütunlarının üzerlerine stalâktitli başlıklar yerleştirilmiş, ana giriş revakı üzerindeki kapalı balkonun açıklıkları, kırmızı mermerden dörtlü sütunlarla ayrılmışlardır. Bu girişin iki yanındaki kule biçimli çıkıntıların üst kat pencerelerinin üzerine, ortalarında madalyonlar bulunan, rumî bezemeli tepelikler yerleştirildiği görülmektedir. Bu yapıdaki sütunlar, Mimar Kemaleddin Bey tarafından, milli mimarlık ilkelerine uygun olarak, taşıyıcı niteliklerinden çok, yüzeylerdeki keskin hatları yumuşatıcı görsel özellikleri nedeniyle kullanılmışlardır. Mimar Kemaleddin Bey, Gazi İlk Muallim Mektebi dışındaki okul ya da medreselerin hiçbirinde taşıyıcı ya da görsel nedenlerle sütun kullanmamıştır. Betonarme iskelet sistem ile inşa edilmiş Gazi İlk Muallim Mektebi ön ve arka giriş revakları ile, toplantı salonundaki balkonun taşıyıcıları dökme mozaik tekniği ile yapılan betonarme sütunlarla çözümlenmiş, böylece bunlar taşıyıcı niteliklerinden daha çok görsel nitelikleri ile önemsenmiştir.

Mimar Kemaleddin'in tasarladığı ama yapılışını göremediği bu bina Atatürk'ün Orman Çiftliğinden alınan zamanın çorak topraklarında bir mücevher gibi şekillenmiştir. Bu bina genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yokluklarla mücadele ettiği bir dönemde geleceği yetiştirecek öğretmenlerine değerli bir armağanı, yapıldığı dönemin son teknolojisini bünyesinde barındıran çağdaş eğitimin de sembolü olmuştur. Atatürk'ün sonsuzluğa uğurlandığı 1938 yılında bu bina cenaze töreni için ülkemize gelen yabancı konukları da ağırlamıştır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün isteği ile Mimar Kemaleddin Bey'in yaptığı bu eser dün olduğu gibi günümüzde de eşsiz güzelliğini ve ihtişamını korumaktadır. Bu binada "Gazi İlk Muallim Mektebi" olarak başlayan Cumhuriyet Dönemi Milli Eğitimin çağdaş hikâyesi böyle tarihi bir değere sahip olmanın gururu ve bilinci ile Gazi Üniversitesi adıyla devam etmektedir.

II. EVKAF APARTMANI

Ulus semti İstiklal Caddesi üzerinde yer alan ve Devlet Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü binası olarak kullanılan I. Ulusal Mimarlık Akımı'nın en önemli örneklerinden II. Evkaf Apartmanı, Vedat Bey'in tasarımıyla başlatılmış ancak daha sonra Mimar Kemalettin Bey'in yeni tasarımı doğrultusunda 1930 yılında tamamlanmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kira yoluyla gelir sağlaması amacıyla yapılan bina, dükkânların bulunduğu zemin katın üstünde dışarı taşan dört kat ve çatıdan oluşmuştur. Dikdörtgen planlı inşa edilen yapının ortasında büyük bir hava boşluğu bulunmaktadır. Bu boşluğun zemin ve birinci kata denk kısımları bugün Küçük Tiyatro sahnesi olarak kullanılmaktadır. Katlar arasındaki bağlantıyı sağlayan merdivenler her cephenin orta noktasına yerleştirilmiş ve binayı çevreleyen sokaklara çıkış kapısı yapılmıştır. Özgün projede her merdivenin her katta ikişer daireye servis verdiği ve böylece binada bodrum ile çatı katları hariç 40 daire olduğu anlaşılmaktadır. Konutların banyo, tuvalet ve mutfaklarının ortadaki hava boşluğuna, odaların ise dış çeperlere baktığı görülmektedir.

Sonraki değişikliklerle dairelerdeki koridorların ayırıcı duvarları yıkılarak bina çevresinde dolanım sürekliliği sağlanmıştır. Zemin katı ile asma kat tüm yapı çevresince dükkânlara, orta avlu ise, kentin kültür gereksinimini karşılayacak bir tiyatro salonuna ayrılmıştır. Mimarın diğer yapılarda cömertçe kullandığı geleneksel sivri kemerli pencerelerden bu yapıda vazgeçtiği görülmektedir. Buna rağmen, yapının altındaki geniş dükkân açıklıkları, asma kat düzeyinde sepet kulpu kemerlerle geçilmiş, bu da köşeleri ve balkonları yuvarlatılarak kütlesel etkisi yumuşatılmaya çalışılan hanın görsel bütünlüğü açısından faydalı olmuştur. Yapı yüzeyindeki diğer açıklıkların tümü, betonarme yapı sisteminin getirdiği olanaklar içinde, geniş dikdörtgenler olarak biçimlendirildiklerinden, cam yüzeylerin duvar yüzeylerine oranı artmış, böylece iç mekanların daha aydınlık olmaları sağlanmıştır.

Yapının dış yüzeyi kesme taş izlenimi verecek şekilde sıvanmış, yatay çizgilerle derzlenerek az da olsa bezeme ögesi kullanılmıştır. Üst katlardaki balkonları ayıran betonarme kolonların köşelerine sütunceler yapıldığı görülmektedir. Birinci kat balkonlarını belirleyen kirişlerin köşelerine yerleştirilen destekler, balkon açıklıklarının geniş aynalı Bursa tipi kemerlerle geçildiği izlenimi vermektedir.

Süslü balkon parmaklıkları bina cephelerindeki en göze çarpan bezeme ögesidir. Yapının ortasındaki boşlukta yer alan tiyatro salonu ise her göreni büyüleyecek ölçüde ince bir işçilikle bezenmiş haldedir. Seyir salonunun içinde oval kubbe, iç yüzü alçı kabartmalarla bezeli, barok etkili bir ögedir. Tiyatro salonunun gül kurusu, dış cephelerin ise Ankara taşını andıracak koyu pembe bir renkle boyandığı görülmektedir. Mimarın tüm yapıtları arasında İkinci Vakıf Hanı, yalnıza genel kütle biçimlemesi, simetrik planlaması ve geniş saçaklarıyla ulusal mimarlık anlayışına uyum göstermektedir.

27 Aralık 1947 tarihinde, apartmanın alt katında bulunan tiyatro salonu Tatbikat Sahnesi oyuncularına devredilmiş ve Ahmet Kutsi Tecer'in Köşebaşı adlı oyunuyla açılışı yapılmıştır. Küçük Tiyatro olarak anılan salon 467 koltuk kapasitesine sahiptir. Binanın içinde bir de Oda Tiyatrosu bulunmaktadır. 5 Ekim 1956'da, dönemin Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul'un isteğiyle binadaki boş bir odanın tiyatro sahnesine dönüştürülmesiyle ortaya çıkan salon Cüneyt Gökçer'in müdürlüğü döneminde kapatılarak bir süre büro olarak kullanılmıştır. Günümüzde hizmet vermeye devam eden Oda Tiyatrosu 60 koltuk kapasitesine sahiptir.

12 Haziran 2011 günü, Türkiye'nin ilk tiyatro ihtisas kütüphanesi bu binada açılmıştır. Binanın 5. katında yer alan Devlet Tiyatroları Refik Ahmet Sevengil Tiyatro Kütüphanesi'nde DT'nin oyun görüntüleri ve görsel malzemeler ile oyun metinleri ve tiyatro kitapları bulunmaktadır. 1949 yılından beri oynanmış tüm oyunların afişlerine, broşürlerine, fotoğraflarına ve dijital ortama aktarılmış yaklaşık 2000 oyunun video çekimlerine erişim hizmeti verilmektedir. Ayrıca 3000 kadar oyun metni ve 10.000 adet tiyatro ile ilgili kitap bulunan kütüphane dekorasyonu, renkleri ve minik kafesiyle tiyatro sevenlere hizmet vermektedir.

ESKİ TCDD GENEL MÜDÜRLÜK BİNASI

Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte, 1928 yılında TCDD Genel Müdürlük binası olarak inşa edilen yapı “Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en önemli anıtsat örnekleri arasında yer almaktadır.

İlerleyen yıllarda Demiryolu Meslek Lisesi, TCDD Genel Müdürlük 2. Bölge Binası ve TCDD Taşımacılık A.Ş. olarak kullanılan yapı zemin üzerine 3 kattan oluşmaktadır. Dikdörtgen biçimli yapıda zemin kat pencereleri dioaroma, diğer üç kat ise dikdörtgen olarak tasarlanmıştır.

Bej renge hakim yapı 2018 yılında Ankara Medipol Üniversitesi’ne devredilmiş ve günümüzde üniversitenin merkez kampüsü olarak hizmet vermektedir.

MİMAR KEMAL ORTAOKULU

Başkentin merkezi sayılan Kızılay Yüksel Caddesi üzerinde bulunan Mimar Kemal Ortaokulu,  projesi Mimar Kemaleddin Bey tarafından çizilmiş ve A Bloğu 1927 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış olup Milli Eğitim Bakanlığı´na ilkokul olarak devredilmiştir. Binanın projesi Mimar Kemalettin Bey tarafından çizilmiş, yapım proje mimarı tarafından uygulanmıştır. Bu bina, tarihî eserler kapsamına alınmış, Anıtlar Yüksek Kuruluna bağlanmıştır.

Okulun B Blok adı verilen ikinci binası 1954 yılında yapımı tamamlanıp diğer binaya ek olarak hizmete sunulmuştur. Her iki bina da 1963 yılına kadar Mimar Kemal İlkokulu adıyla eğitim ve öğretime devam etmiştir. 1963-1969 yılları arası B blok Ergenekon Ortaokulu olarak eğitim vermiş sonradan bu ortaokul Kocatepe Camii civarına Mimar Kemal Ortaokulu olarak taşınmıştır. Bunu müteakiben B blok Ergenekon İlkokulu adı altında bağımsız müdürlük haline getirilmiştir. 26 Kasım 1983 yılında Milli Eğitim Bakanlığı aynı bahçe içerisinde iki ayrı müdürlük bulunmasını sakıncalı bulup Mimar Kemal İlkokulu adı altında birleştirmiştir. 1994 yılında okul "Mimar Kemal İlköğretim Okulu" adını almış,

2013 yılındaki değişikliklerle ilkokul ve ortaokulların ayrılması kapsamında A ve B blokları sırasıyla Mimar Kemal İlkokulu ve Mimar Kemal Ortaokulu isimleriyle eğitime devam etmiştir. 96 yıl boyunca eğitim hayatının ve kentsel mekanın en önemli bellek mekanlarından birisi haline gelen yapı aynı zamanda; Bülent Ecevit, Sevgi Soysal, Can Dündar, Orhan Pamuk, Sevim Bozer, Ali Bozer, Yüksel Bozer, Öztin Akgüç, Lale Akgüç, İbrahim Tahtakılıç, Ali Coşkun, Akın Öngör, Birol Öngör, Erdoğan Berker, Erman Toroğlu, Mahfi Eğilmez, Cüneyt Koryürek, Hasan Cemal, Mehmet Barlas, Altan Öymen, Seçil Heper, Çetin Altan, Murat Karayalçın ve Güldal Akşit gibi birçok tanınmış ismi mezun etmiştir.

Mimar Kemaleddin’in Kızılay’daki imzası, günümüzde Mimar Kemal Ortaokulu adı ile 426 öğrenci ve 38 öğretmene ev sahipliği yapmaktadır.

Muhabir: Muhammed Ali YAHŞİ