Bir bayram hediyesi,
Bir de yılbaşı hediyesi…
Bir zamanların olmazsa olmaz adetleriydi…
Eşten eşe, sevgiliden sevgiliye, arkadaştan arkadaşa, büyüklerden küçüğe, küçüklerden büyüğe hediye almak, bu iki özel günün keyfiydi.
‘’Ay sonunu nasıl getireceğim’’ endişesi olmadığından, hediye için yapılacak harcama dar gelirli keselere bile sorun olmazdı.
Fiyat önemsenmezdi pek.
Bir buket çiçek bile yeterli olurdu…
Önemli olan hatırlamaktı…
‘’Bir çiçek, bin şiire bedeldir’’ diye boşuna mı söylemişlerdi.
Yıllanmış o adet de, şimdilerde küllenmeye başladı.
Dar ve sabit gelirli keseleri zorlayan fiyatlarıyla çiçekler de can simidi olmuyor artık.
Geçim derdine düşen insanlar, eşe-dosta mahcup olma endişesiyle böyle özel günlerden korkar oldu.
Hali vakti yerinde olanlar bile, yılbaşlarında, bayramlarda arazi olmanın yollarını arıyor.
Yaşam koşullarının ağırlığı kısa süreli özel günlerde bile bir tutam mutluluğa izin vermiyor.
Bayramlar anlamını çoktan yitirdi, geleceğe dair umutların diri tutulmaya çalışıldığı yılbaşı akşamlarının da pek tadı tuzu kalmadı
Yine de gülümsemek gerek…
Öyle yapalım biz de:
‘’Postanede çalışan memurlar yılbaşı günü, Noel Baba’ya yazılmış bir mektuba rastlarlar. Merak edip zarfı açarlar. Mektupta şöyle yazıyordur;
"Sevgili Noel Baba. Ben 10 yaşında bir çocuğum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kalıyorum. Arkadaşlarıma birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadı. Senden üç şey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalem kutusu, bir de ayakkabı gönderirsen çok sevinirim."
Memurlar mektubu okuyunca çok duygulanırlar. Kimsesiz çocuğu mutlu etmek için kendi aralarında para toplayıp hediye almaya karar verirler. Kalem ve ayakkabıyı alırlar, paraları yetmediği için kalem kutusunu alamazlar. Aldıkları hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan teşekkür mektubu gelir. Mektup şöyledir: "Sevgili Noel Baba, gönderdiğin hediyeleri aldım. Beni çok mutlu ettin. Ancak hediyelerden biri gelmemiş. Onu da herhalde postanedeki şerefsizler almıştır."
Hediye önemli…
Hele bir de yılbaşı hediyesi ise…
Söylenmeyi bırakın…
Pamuk eller cebe…
Artık ne kaldıysa…