Ankara birkaç gündür sağanak altında…
Kimi zaman sayılabilecekmiş gibi tane tane, kimi zaman da bardaktan boşanırcasına…
Alt geçitleri, metro istasyonlarını göle çeviren sağanak yağışlardan ve o yağışların neden olduğu zararlardan çokça nasibini almıştır Ankara ve Ankara’da yaşayanlar.
Alınan önlemler sayesinde şimdilerde, su baskınlarının yol açtığı çağdışı görüntülere pek rastlanmıyor.
Tünellerde, araçlarının içinde mahsur kalan vatandaşlara ve onları kurtarmak için çırpınan balıkadamlara da…
Yetkili mercilerce alınan önlemler sayesinde o utanç manzaraları, yağışlı günlerin kaderi olmaktan çıkmış görünüyor.
Eksikler, alınması gereken önlemler yok mu?
Var elbette…
Aksini söylemek, doğanın gücünü hafife almak olur ki, geçmişte yaşanan baskınlar, can kayıpları, yıkımlar böyle bir aymazlığın sonucu olan ihmal faturasının ne denli ağır olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.
Gözler önüne serilen bir başka gerçek de önlem amaçlı alışkanlıklar…
Sağanak başlamaya görsün, açılan şemsiyelerden gökyüzü görünmezdi…
Dev bir çadırı andırırdı renk renk şemsiyeler…
Şimdilerde o görüntülere pek rastlanmıyor…
Rastlanıyorsa da tek tük…
Şimdilerin şemsiyesi AVM’ler…
Şemsiyelerin ve saçak altlarının yerini AVM’ler aldı…
Alıcı değil de sığınmacı istilası…
Sağanak sona erene kadar…
Geride kalan siftah yapamamış mağaza çalışanlarıyla birkaç müşteri…
Sinemalar da yağışlı havaların can simidi olmaktan çıktı…
Olanların sayısı da parmak hesabı…
Fiyatlar ise sağanaktan beter…
Dar gelirli takımı çoktan unuttu sinemanın yolunu…
Sorsan, sağanakta volta, sinemada film keyfinden daha cazip gelir…
Ne yapsın?
Çare yok ki…
Volta bedava…
Görüyor musunuz yağmur bizi nerelere götürdü…
Neyse ki çiseliyor…
Romantik takıl…
Hayat güzel…
Yağmurun böylesi de…
Koşmana gerek yok…
Ağır adımlarla tut evinin yolunu…