Acı var, ağız yakar,

Acı var yürek yakar…

İlki için bir bardak su yeterlidir, yangını söndürmeye…

İkincisi kolay kolay sönmez…

İtfaiye ekipleri bile söndüremez o acıyı.

Bir yanmaya görsün…

Bekle ki sönsün…

Yürekler kavrulur da, o inadından vaz geçmez

Ne çılgınlıklara neden olmuştur o acı…

Kimilerine çatılarda cirit attırır…

Kimilerine çareyi derin sularda aratır…

Bir çılgınlık örneği de Ankara’da yaşandı hafta başında…

Sincan’da, sevgilisinden ayrılan 17 yaşındaki genç, çareyi metro vagonunun üzerine çıkmakta buldu. Vatmanın durumu fark etmesi üzerine güvenlik görevlileri çağrıldı ancak genç, ikna olmayınca polis çağrıldı. Yolcuların yaklaşık yarım saat beklemek zorunda kaldığı olayda, iftara yetişemeyen vatandaşlar tepki gösterdi. Polisin çabaları sonucu indirilen genç, gözaltına alındı ve ifadesinin ardından psikiyatri servisine kaldırıldı.

Futbolda da vardır örneğin böyle çılgın aşklar

Ankaragücü taraftarı bir gencin, tuttuğu takım daha maçın başlarında 2-0 yenik duruma düşünce, devre arasında başını stadın duvarlarına vuruşunu anımsarım.

Başından akan kana aldırış etmeden bir yandan da “Ah ulan top’’ diye feryat edişini.

Bilmeyen, bir yakınını yitirdiğini sanır.

Bir de kimilerine musallat olan parti aşkı vardır ki, o da bir garip tutkudur…

Genelde babadan miras bir aşktır.

Bizde buna en iyi örnek CHP’dir.

Gençlik yaşlarında başlayan, son nefese kadar süren bir aşk…

Umutsuz…

Ve de sonuçsuz…

“Mutlu sonu’’ olmayan film gibi…

Ne canlar tükendi…

Ne saçlar ağardı…

Takvim yaprakları bir bir döküldü…

Birkaç adım kaldı sona…

Bunda hala tık yok.